Enteresan Tercihler
On bölüm sürecek biri mini dizi söz konusu olduğunda, ilk bölüm vaat edilenlerin her bölüm sunulmasını beklerim. Üç sezon sürecek, her sezonu yirmi beş bölümden oluşan bir televizyon dizisi değilsen koskoca bir bölümü John ve Mariko’nın zoraki romantizmine ayırman talihsiz bir tercihtir.
Hatamoto ilan edilen İngiliz’in yeni düzenine alışma süreci bu bölümün genel konseptiydi. İlk bölümden bu yana hikayede önemli rol oynayacağına dair ipuçları verilen Fuji, John’un formalite eşi ilan edildi. Fuji’ye dair herhangi bir gelişim deneyimlememekle birlikte Mariko’nın geçmişinden kısa kesitler gösterildi. Sanki daha üç gün önce çamurda yuvarlanmamış ve arkadaşları kaynatılarak öldürülmemiş gibi John, kendisine ev, eş ve hizmetkarlar tahsis edilmesine enteresan tepkiler gösterdi. Önceki bölümün sonunda bir alay askerini eğitmesi istendiğinde gurur duyarım diyen İngiliz, bunun altı ay süreceğini öğrendiğinde de inanılmaz bir şaşkınlık yaşadı. Elle tutulmaz pek çok sahne vardı bu bölümde. İlk bölüm işlenirken gösterilen özenin yarısını bulamadım. Bir de üstüne Toranaga bu bölümde çok az gözüktü. Nazar boncuğu olsun diyip, bir sonraki bölümde toparlayacaklarını umut edelim.
Mariko Muradına Erdi
Bölüm Yabu’nun kontrolündeki topraklara ulaşmamızla başlıyor. Toranaga, aktarmalı seyahatine devam ederken oğlu, Fuji, Mariko ve John’u geride bırakıyor. Hatamoto John’a 1+1 ev, hizmetçiler ve yeni eşi Fuji tahsis ediliyor. Gemisi ve mürettebatı da kendisine katılacak zanneden İngiliz’e Mariko’dan “O kadar da değil hocam… O kadar da değil.” yanıtı gelince abimizin morali epey bozuluyor. O sırada Yabu, efendisi Toranaga’nın hayatını kurtardığı için inanılmaz üzgün bir vaziyette, yeğeni ve sağ kolu ile birtakım hinlikler ve hainlikler planlıyor. Bu entrikamsı sekansları bölümün başında izleyip, neticesini bölümün sonunda görüyoruz. Aradaki elli dakika yalnızca John ve ev arkadaşları arasındaki muhabbeti deneyimledik, bu tercih için yayında ve yapımda emeği geçen herkesi kınıyorum.
Yabancı topraklara zar zor ulaşmış, bir onun bir ötekinin tutsağı olup oradan oraya savrulan bir Avrupalı ile yaklaşan iktidar savaşındaki taraflardan en güçlüsünün hizmetindeki soylu bir kadın arasında yaşanan aşk ancak bu kadar yüzeysel sunulabilirdi. Mariko ile John arasındaki sevdayı Wattpad hikayesi okur gibi izledim. Mariko, kocası daha iki gün önce kırk beş samuray tarafından doğranmamışcasına John ile sevişti. Hem de sohbetleri iki dostun muhabbetinden bir adım öteye gitmeden, flörtleşmeden öylece birden Mariko’yı gece John’u ziyaret ederken bulduk. Adam da “Aman güzel kardeşim, bak burada misafirim ben, başımız yanacak.” demeden hemen razı oldu. Bir anda HBO kalitesindeki sunum gitti, yerine standart bir Türk dizisi geldi.
Savaş Yeni mi Başladı?
Ishido’nun askerleri Yabushige’yi alıp Osaka’ya hesap vermeye götürmek için geldiler. Mutlak ölüme gideceğini anlayan Yabu, Ishido’nun adamlarına geminin toplarını teklif etti ve bir gösteri sunmak istedi. Bu sırada John, Toranaga’nın ordusuna top ateşi eğitimleri veriyordu. Genelde meydan savaşlarında top kullanmayı uygun görmeyen Japonlar, Avrupa silahlarının kendi kullandıklarına nazaran daha dengeli ve kolay kullanımlı olduğunu görüp şaşırdılar. Toranaga’nın oğlu Nagakado, düşmanın gelecekteki savaşta kullanacakları topları görmesini istemedi. Doğru olan Efendi Toranaga’ya haber göndermek iken babasının gölgesinde kalmak istemeyen genç Nagakado insiyatif alıp Ishido’nun askerlerini top atışıyla katletti. Bu durum hem Toranaga’yı hem de Yabu’yu zor bir durumda bırakmakla kalmayıp beklenen savaşı fitilleyen ateş oldu. Her zaman “İlk saldırıyı yapan biz olmayalım.” diyen Toranaga, Ishido ve ittifakına karşı güç kullanmış oldu. İkili oynamaya çalışıp “Hem sakem dökülmesin, hem katanam bükülmesin.” diyen Yabu açıkça tarafını belli etmiş oldu.
Bunlar anlatıcının bize anlatmak istedikleri fakat benim kafama takılan bir iki aksaklık var. Geçtiğimiz bölüm alenen Toranaga ve adamlarına karşı silahlı güç kullanıldıktan sonra, ilk kanı dökmekle alakalı kaygı neden var? Yabu her ne kadar bile isteye Toranaga’yı kurtarmamış olsa da, Ishido’yu buna ikna edebileceğine gerçekten inanıyor mu? Benim izlediğim kadarıyla savaş geçen bölüm başlamıştı zaten. Toranaga zırhını ve kılıcını kuşanıp Portekizli din adamlarına “Katolik liderleri benim yanımda savaşmaya ikna edin.” dediğinde savaş başlamamış mıydı? Dizinin çekimindeki teknik bana göre muhteşem. Görsellik ve süreklilik açısından eksiği yok fazlası var. Fakat kitabın dizi senaryosuna dönüştürülmesinde ciddi sorunlar var. İlk üç bölüm patlamayan işleyiş dördüncü bölümde kabak tadı verdi. Bu dakikadan sonra tek arzum önümüzdeki bölümlerde izleyeceğimiz iktidar savaşının gönlümüzü alması. Akıl oyunları ve katanalı aksiyon sahneleriyle bize dördüncü bölümü unutturacaklarını düşünüyorum. Muhteşem başlayan dizinin beklentide bu noktaya düşmesi gerçekten üzücü.
Önümüzdeki hafta yeniden görüşmek üzere.
Miru no o tanoshimu, shin’ainaru Arakato dokusha no minasama!
Mehmet Tezcan‘ın diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.
Daha fazlası için bizi Twitter, Instagram, Discord ve Letterbox aracılığıyla takip edebilirsiniz.
[…] Shogun 4. Bölüm İnceleme […]