17 yaşındaki Gretchen annesinin ölümünün ardından babasının ailesiyle Alpler’de bir yaşam merkezine taşınmak zorunda kalır. İlk günden garip olaylarla karşılaşan Gretchen, yaşam merkezinin korkunç bir sırrıyla yüzleşecektir. Dünya prömiyerini 74. Berlin Uluslararası Film Festivali’nde gerçekleştiren Cuckoo’nun yönetmen ve senarist koltuğunda Alman yönetmen Tilman Singer bulunuyor. Cuckoo, 2018 yapımı Luz sonrası Singer’in ikinci uzun metrajı oluyor. Korku, gizem ve gerilim türlerinde karşımıza çıkan filmin dağıtımı ve tanıtımı ise Neon tarafından üstleniliyor.
Fikirden Ötesi Olmayan Bir Senaryo
Cuckoo, ilk dakikalarından bir “fikir filmi” olduğunu gösteriyor. Yani yönetmen/senarist projeye “bir fikrim var!” diyerek girişip başa çıkamayarak, niteliksiz bir senaryo ortaya çıkarmış gibi gözüküyor. “Bir Şeylerin Yolunda Gitmediği Cennetvari Mekan” gibi klişe bir tema çerçevesinde kurulmuş filmin senaryosu pek çok açıdan tökezliyor. Olaylar hem hızla gelişiyor hem de ortalama süresine rağmen sürükleyiciliğini koruyamıyor.
Senaryonun Alman Alpleri’ndeki bir yaşam merkezinde geçiyor oluşu, yakın zamanın etkileyici ancak underrated kalmış filmi The Cure for Wellness (Gore Verbinski, 2016) direkt olarak akıllara getiriyor. Ancak aynı başarıyı kesinlikle yakalayamıyor. Ne karakterler ne de doğaüstü ile karanlık bilimin iç içe geçtiği sır ilgi çekici olabiliyor. Film ilk yarım saatten sonra “bakalım bu ucube olayların altından ne çıkacak?” diye sorgulatıyor ve ancak bununla merak ögesini yaratıyor fakat ortaya çıkan açıklamalar finalde tatsızlıkla hüsran yaratıyor. Tam olarak ne olduğu belli olmayan ve açıklanmayan gizemi izleyiciyi doyurmuyor.
Yalnızca Dan Stevens‘ın karakterinin deney ürünü insanları flüt ile çağırmasıyla Alman masalı Fareli Köyün Kavalcısı’na yapılan gönderme hoş bir dokunuş oluyor. Hunter Schafer‘ın karakteri Gretchen’ın yaşadıkları ise ne bir büyüme hikayesi ne de bir yas hikayesi yaratmaya yetiyor. Ayrıca 70ler’de geçiyor gibi gözüken filmin geçmişte geçiyor oluşu da filme hiçbir katkı veya artı sağlamıyor, estetik bir tercihten ibaret kalıyor. Geriye sadece akıllarda atmosferi, sinematografisi ve oyuncu performansları kalıyor.
Estetik Kaygılarına Rağmen Ruhu Yok
Cuckoo, nitelikli sinematografisi ve tekinsiz atmosferiyle izlenilebilirliğini sağlıyor. Özellikle grenli yapısıyla ve renk paleti tercihleriyle 70ler dönem dokusunu büyük oranda destekliyor. Bolca geniş açılı lens ve aydınlığın rahatsız edici kullanımıyla atmosferini yaratıyor.
Hatta renk paleti, aydınlık sahneleri ve geniş açılı lens kullanımıyla yarattığı sinematik sahneleri onun kadar iyi olmasa da yine The Cure for Wellness‘ın nefes kesen sinematografisini ve atmosferini anımsatıyor. Fakat film estetik kaygıları, sinematografik başarıları ve iyi kurulmuş atmosferine rağmen zayıf senaryosu nedeniyle içi boş kalıyor ve potansiyelini kullanamıyor. Görüntü kısmındaki bir diğer hayal kırıklığı ise yaratılan yaratığın tasarımı ve başarısız CGI kullanımı oluyor. Filmin korkuyu yaratan ve destekleyen yönleri tamamen yetersiz kalıyor.
Dan Stevens Yine Bildiğiniz Gibi
Cuckoo, estetik yanı bir kenara bırakıldığında iki başrol oyuncusu sayesinde ayakta duruyor. Baş karakter Gretchen’ı canlandıran Euphoria dizisinin ünlü ismi Hunter Schafer ile baş kötü Herr König’i canlandıran yetenekli oyuncu Dan Stevens filmde parlıyor. Özellikle korku-gerilim türündeki yapımlarıyla (The Guest, Apostle, Legion, Abigail vb.) etkileyici performanlarıyla bilinen Dan Stevens bir kez daha kendini kanıtlıyor. Başarılı Alman aksanıyla önceki filmlerinden deneyimli olduğu Avrupalı karakterini inandırıcı bir biçimde sunuyor. Neredeyse bir Bond kötüsü haline geliyor. Schafer ise çok üst düzey olmasa da karakterin melankolik ve sıkıntılı durumunu yansıtabilen, yeterli bir performans sergiliyor.
Cuckoo, bir fikirden yola çıkan ancak içini dolduramayıp oyuncularına ve estetik sinematografisine yaslanan başarısız bir korku-gerilim filmi olarak karşımıza çıkıyor. Cuckoo, niteliksiz senaryosuyla bu sene Neon’un üçüncü başarısız korku filmi vakası olarak yerini alıyor. Neyse ki Neon bu filmde ve Immaculate ve Longlegs‘teki kadar büyük ve abartılı bir pr çalışması yürütmüyor. Böylece beklenti arşa çıkmayınca izleyiciyi de fazla üzmüyor. Uzun lafın kısası Cuckoo, Dan Stevens‘ın etkileyici performansı ve The Cure for Wellness‘a öykünen atmosferi için izlenebilir.
Buğra Mert Alkayalar‘ın diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.
Daha fazlası için bizi Youtube, Twitter ve Instagram aracılığıyla takip edebilirsiniz.
Yorumlar