2024’ün korku filmi sevenler için bereketli bir yıl olduğunu söylemek abartı olmaz. Daha yılın ilk yarısında Abigail, The First Omen, Late Night With the Devil ve In A Violent Nature gibi hedeflerini tutturmada başarılı filmler izlemişken; A Quiet Place: Day One, Alien: Romulus ve Nosferatu gibi heyecanla beklenen işler de bir bir hayranlarla buluşuyor. Orijinal fikirlerin çoğaldığı, riskli işlerin beklenmedik başarılara imza attığı bu dönemde Neon’un başarılı çıkışı da düşük/orta bütçeli pek çok kaliteli eser izleyebilmemizi sağlıyor.
Bu filmlerin bir kısmı, aynı konuları çok benzer yaklaşımlarla işlerken (bkz. Immaculate ve The First Omen) (bkz. Russell Crowe’un bir çeşit Exorcist’i oynadığı filmler) aralarından biri uzun zamandır görmediğimiz bir alt türe yönelerek büyük bir ilgi topladı. Osgood Perkins’in yazıp yönettiği Longlegs, seri katil gerilimini farklı korku ögeleriyle harmanlayarak beklenmedik bir gişe açılışı elde etti.
Düşük Bütçeli Kuzuların Sessizliği
Film, türün güzide örneği The Silence of the Lambs’e fazlasıyla öykünüyor. Maika Monroe’nun canlandırdığı ana karakter Lee Harker, katili arayışta kilit rol oynayacak özel bir FBI ajanı. Ne var ki ilk bakışta Clarice Starling’i hatırlatan Lee’nin özelliği, meslektaşlarından daha yetkin olmasından gelmiyor. Oz Perkins Longlegs ile, filmin başından sonuna kadar Monroe’nun karakterinin hikayedeki kritik rolünü vurgulamada başarılı bir iş çıkarıyor. Benzer şekilde anlatısına sonradan dahil edeceği korku unsurlarının işaretlerini de bir bir yerleştiriyor olay örgüsüne.
101 dakikalık süresini ve 3-4 milyon dolarlık bütçesini tam verimle kullanıyor. Üç parçaya böldüğü hikayesi ağır başlasa da Nicolas Cage’in canlandırdığı Longlegs kendini tümüyle izleyiciye sunduktan sonra filmin hem gerilim dozunu hem de temposunu artırıyor. Filme adını veren seri katili de tıpkı gizem unsurları gibi adım adım tanıtıyor Longlegs. Dolayısıyla karakterle tam olarak tanışana kadarki ilk 40 dakikada filmi Monroe’nun mükemmel performansı sırtlanıyor.
Oyunculuklar Bütçe Açığını Kapatıyor
Kısıtlı ekran süresine rağmen kostüm ve makyaj departmanlarının da desteğiyle birlikte Nicolas Cage, Longlegs performansıyla kendini unutulmaz seri katiller arasına yazdırmayı kesinlikle başarıyor. Aktörün performansı sayesinde karakter yeri geliyor tedirgin ediyor yeri geliyor dehşet saçıyor. Daha açılış sahnesinden seri katilini yaratırken esinlendiği yerlere selam çakan Longlegs, film süresince de ufak detaylarla ilham kaynaklarını anmayı unutmuyor.
Başrollerde Monroe ve Cage’in üst seviye performanslarına Blair Underwood ve Alicia Witt’in yan rollerdeki başarısı da eklenince, oyunculuklar filmin bütçe açığını fazlasıyla kapatıyor. Blair Underwood’un canlandırdığı Ajan Carter karakteriyle, Lee Harker’la yine Starling-Crawford ilişkisine benzer bir ilişki kurarken, karakterin kilit rollerde yer aldığı sahnelerde de üstüne düşeni fazlasıyla yerine getiriyor. Alicia Witt ise kolayca karikatürize hale gelebilecek Ruth Harker karakterini oyunculuğuyla inanılır kılıyor.
Tedirgin Edici Bir Atmosfer
Filmin görüntü yönetmenliği ise basit fakat etkili. Kamerasını çoğunlukla sabit tutan Longlegs, izleyiciyi her olan biteni izleyen seri katille benzer bir pozisyona yerleştiriyor. Açılış sahnesinden itibaren sık sık geniş açılı planları kullanarak bize daima arka planda bir şeyler aratarak gerilim hissini artırıyor. Yakın planların hemen hepsinde göz hizasından biraz aşağıda konumlandırılan kamera, yaratılmak istenen rahatsız edici hissi destekliyor. Yer yer zoom ve tracking shotlar da içeren film, ana karakterinin içinde bulunduğu duruma uygun bir atmosfer yaratıyor ve bunu süresi boyunca koruyor.
Longlegs’in sürprizini bozmadan anlatısına dahil ettiği diğer korku unsurları hakkında konuşmak maalesef mümkün değil. Bu bağlamda seyirciye verilebilecek en büyük tavsiye, filmden önce filme dair hiçbir içeriğe göz atmamak olabilir. Bu ek unsurları takdir edip filmin farklı alt türleri başarıyla sentezlediğini düşünecekler varsa da ben finalinin etkisini azalttığını düşünen tarafta yer alıyorum. Özellikle üçüncü bölümüyle birlikte anlatısına pek de ihtiyaç duymadığı unsurları katmak için fazla çabalayan ve bu nedenle daha çarpıcı alternatiflerinden uzaklaşan bir yapısı var filmin. Yine de bunun tamamen kişisel bir yorum olduğunu ve filmin sonunun, seçtiği yol özelinde tamamen çalıştığını da ekleyelim.
Düşük Bütçeli Korku Filmleri İçin Önemli Bir Zafer
Amerika’da 2510 sinemada gösterime başladığı Cuma günü 10 milyon dolarlık bir gişe elde ederek bütçesini üçe katlayan film, açılış hafta sonuyla Neon için yeni bir rekora imza atıyor. Pazar gecesi sonunda 20-23 milyon arası bir gişe hasılatı toplaması öngörülen Longlegs, başarısının büyük bir kısmını da Neon‘un yürüttüğü etkili pazarlama kampanyasına borçlu. Neon, yaz boyunca yayınlayacağı diğer korku filmleriyle de gişede benzer başarılara imza atarsa, yakında A24‘ün yerleştiği bağımsız film stüdyosu tahtına göz dikebilir.
Longlegs, yılın en keyif veren sürprizlerinden. Nicolas Cage’in yakın dönem kariyerindeki bir diğer büyük başarısı ve Maika Monroe’nun oyunculuk seviyesinin net bir göstergesi. Yapım şirketi Neon’un gişe beklentilerini şimdiden aşan Longlegs, bu başarısını eleştirel tarafa da taşımış gibi duruyor. Korku filmlerinden keyif alıyor ve modern bir psikolojik gerilim izlemek istiyorsanız mutlaka şans verin.
Tuncer Haydarlar‘ın diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.
Daha fazlası için bizi Twitter, Instagram, Discord ve Letterboxd aracılığıyla takip edebilirsiniz.
Yorumlar