Marvel’ın Disney ortaklığı ile yayınlanan 6. dizisi Ms. Marvel, aslında uzun süredir beklediğim bir karakterin hikayesi. Ne kadar seyirci, Captain Marvel’ı gerek hikaye gerek de karakteri canlandıran Brie Larson yüzünden sevmese de ben filmi oldukça sevmiştim. Yeni yeni Marvel hayranına dönüşen biri olarak Captain Marvel üzerine araştırmalar yapınca, Kamala Khan ile karşılaşmıştım. Captain Marvel’nın Marvel ünvanını Kamala Khan’a bırakması ne kadar ilgi çekici gelse de Pakistanlı bir kahramanın Marvel evrenine giriş yapmış olması fikrinden aslında daha çok etkilenmiştim. Niyeyse süper kahramanlar da uzaylılar gibi sadece Amerika’da beliriyorlar. Harita yine Amerika olsa da karakterin kökeninin çok daha uzaklarda geliyor olması merak uyandırıcıydı. İşleniş, belki de beklenildiği kadar süper olmadı ama böyle bir dizinin varlığı, gelecekte de daha da değerlenecek olması bence en önemlisi.
Kısaca konusuna değinelim… Avengers ekibinin artık kapitalist ekonominin bir parçası haline geldiği yeni Amerika’da gençler, dünyayı 2 defa kurtaran kahramanlarına hayran bir şekilde yaşıyorlar. Kamala da bunlardan biri. Ama o Avengers’tan çok Avengers tam kaybedecekken ortaya çıkan Thanos’un gemisine balıklama dalan Captain Marval’a hayran. Bir gün kahraman olabilme hayalleri ile yaşarken, kader bu şansı kapısının önüne kadar getirir. Evine gelen gizemli bilekliği deneyen Kamala, güçlere sahip olduğunu farkeder. Bu keşif de kahramanlık macerasının başlangıcıdır.
İlk olarak konuşulması gereken şey, dizinin çocuksu tarafı. Ergenleştirilmiş filmlerden çok sıkılmış biri olarak Ms. Marvel’da herhangi bir rahatsızlık duymadım. Çünkü Kamala ve çevresinin henüz çocuk olduğu gün gibi ortada. Kamala, şehrindeki binlerce süper kahraman olmak isteyen çocuktan sadece biri. Dizinin bu konudaki tercihini sevdim. 15 senedir beyaz perdemizi süsleyen ve hayranı olduğumuz süper kahramanlar tabii ki kendi evrenlerinde bir figüre dönüşecekti. The Boys gibi olmasa da kahramanlar kapitalist ekonominin bir tüketim değerine dönüşmüşler. Onlar için etkinlikler, festivaller, eğlenceler düzenleniyor. Hawkeye’daki Avengers tiyatrosu, Ms. Marvel’daki AverngerCon ve 4. Thor filmindeki Asgard parkı kesinlikle 15 senelik sinematik maceranın sonucu ve gayet de mantıklı. Böylesine önemli karakterlerin ekonomik figürlere dönüşmesi ne kadar normalse küçük bir çocuk olan Kamala’nın onlara hayran olması da bir o kadar normal. Küçük yaşta süper güce sahip olması da ona ne kadar sorumluluk yüklese de bu onun hala bir çocuk olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Ne demişti Ben Amca:
Büyük Güç Büyük Sorumluluk Getirir.
Evet, Kamala sorumluluklarının farkında olsa da hala eğlenmek isteyen küçük bir çocuk. Bu sebeple dizinin ergensi tarafı beni hiç rahatız etmedi. Tam tersi, 1000 senedir evrenin bir parçası olan Thor’un 15 yaşında çocuk gibi davranması beni daha çok rahatsız ediyor. Daha çok ciddiyet beklediğimiz Marvl filmlerinin ciddiyetsizlikte çıtayı zorlaması aynı zamanda şaşırtıyor.
Dizi, hikaye ve çekimler adına harika bir iş değil. Üzerine çok düşülmemiş bile diyebiliriz. Çok basit kurgu ve mantık hataları da barındırıyor, bazen efetkleri ile göz tırmalıyor. Ama her şeye rağmen dizi, sempatik tarafı ile kendini izlettirmeyi başarıyor. Bunun en büyük sebebi de tabii ki Iman Vellani. Vellani, Xochitl Gomez ve Hailee Steinfeld ile beraber Marvel’ın yeni kadın kahramanı. The Girl Born From Eternity’nin akıbetini bilmiyoruz, ki eminim ki onu da katacaklardır, 4 yeni kadın süper kahramana merhaba demiş olduk. Hepsinin birbirine benzeyen özellikleri var. Kahraman olmayı istemeleri, çocuksu yanları, heyecanlarına yenik düşmeleri gibi. Lakin Iman’ı diğerlerinden ayıran yegane özelliği, konumu. Aşağıda anlatacağım.
Dizi bize çok ciddi bir hikaye izlettirmese de yeni kahramanımızı ve onun kültürünü tanıtma konusunda başarılı oldu. Tabii kültür dediğimiz olguya nereden baktığımza bağlı olarak da her şey değişir. Dizide daha çok batılılılaşmış bir müslümanlık örneği ile karşılaşıyoruz. Daha ılıman. Lakin doğuya kaydıkça, mesela Kamala’nın kökeni Pakistan’a baktığımızda, müslümanlık dizideki gibi değil. Batıda kalmaya devam edersek, dizi, son yıllarda insanların terörizm ile ilişkilendirdiği bir dini oldukça sevimli ve yapıcı göstermeye çalışarak politik olarak doğru bir bir tercih yapıyor. Ama dizinin bence en iyi yaptığı şey müzik tercihleri. Tamamiyle kültürel bir proje olduğu için seçilen müziklerin hepsinde bir orta doğu tınısı var. Bu tını batı müziği ile birleşince ortaya dinlemesi oldukça keyifli işler çıkmış.
Bir süper kahraman projesini başarılı kılacak şey esaslı bir rakiptir. Dizide maalesef esaslı bir rakip yok hatta 6 dizi arasında en zayıfıydı bile diyebilirim. Çok havada kalan bir hikayeleri vardı. Lakin Ms. Marvel karakteri, böylesine zayıf bir karşılaşmada bile kendini göstermeyi başarıyor. Zaten ilgi odağımız hep Ms. Marvel ve onun Avengers ekibine nerede nasıl katılacağı sorusuydu. Post-Credit sahnesi bu soruyu daha da bulanık bir hale getirse de dizi sürerken yayınlanan tanıtımlardan anlıyoruz ki Kamala, yeni Avengers ekibinin bir üyesi olacak. Yukarıda bahsettiğim onu diğerlerinden ayıran özellik de bu. America Chavez ya da Kate Bishop’ın geleceği ne olacak bilmiyoruz lakin Ms. Marvel, belli ki uzun bir süre bizlerle beraber olacak.
Sözün özü… Ms. Marvel, teknik tasarım olarak çok iyi bir iş olmasa da karakteri canlandıran Iman Vellani’nin samimiyeti ve ekren gücü sayesinde kendini izlettiren bir yapıya sahip. Hikayesi dahi çok güçlü olmasa da dizi bitince bize kalan şey keyifli bir his oluyor. Yeni ve oldukça da sevimli bir karakter ile tanıştık ve bu karakterin evrenin devamında önemli bir yeri olacak. Phase 4’ün hikaye kurgusuna dizileri de katması işleri biraz bulandırsa ve daha fazla izleme süresi doğursa da Ms. Marvel’ı izlediğim için pişman değilim, hiç sıkılmadım hatta gayet de keyif aldım.
Yorumlar