Bana göre sinema tarihinin en doyurucu dönemi sessiz filmlerden sesli filmlere geçiş dönemi. Çünkü sinemada daha büyük bir yenilik “muhtemelen” yaşanmayacak. Bu dönemde sessiz filmler en iyi ürünlerini ortaya koyarken büyük bir teknoloji olarak ses çıkagelir ve bir anda “basit” sesli filmler üretilmeye başlanır. Her büyük yenilik aslında sinemanın o döneminin “en basit” filmlerini üretir. İşte sessiz film döneminin belki de en iyi filmlerinden birkaçını da tam bu dönemlerde Man Ray çekmiştir.
2023 yılına geldiğimizde en sevdiğim birkaç yönetmenden biri olan Jim Jarmusch, Man Ray’in bazı filmlerine adeta bir hayat öpücüğü vermeye niyet ediyor ve deneysel bir işe imza atıyor. Return to Reasons (1923), The Starfish (1928), Emak-Bakia (1926) ve The Mysteries of the Chaateau of Dice (1929) filmlerine müzik eklemeyi düşünüyor. Bunu da kendi müzik grubu SQÜRL ile yapıyor. Return to Reason (2023) isimli filmde yukarıdaki dört filmi tekrar izliyoruz ama bu kez arkada Jim Jarmusch ve Carter Logan’ın müzikleri var.
İki Farklı Man Ray Filmi
1920’lerde çekilen Man Ray filmleri ve Jim Jarmusch’un müzikleriyle yeniden var ettiği Man Ray filmlerini “ilk Man Ray filmleri” ve “ikinci Man Ray filmi” olarak ikiye ayırıp yazıya bu şekilde devam edelim.
İlk Man Ray filmleri rayogram tekniğiyle oluşturulmuş soyut imgelerle dikkat çekerken, ikinci Man Ray filminde bu görsel tarz dijital sinematografiyle modernize ediliyor. Film, geleneksel sinemanın ötesine geçerek, soyut imgelerin ve hareketlerin büyüleyici bir kombinasyonunu sunuyor. Özellikle modern dijital teknikler, filmde kullanılan ışık ve gölge oyunlarını daha da belirgin hale getirerek, izleyiciye özel bir görsel tat veriyor. İlk filmlerdeki minimalist ve soyut estetik korunurken yeni tekniklerle bu estetik daha da derinleştiriliyor.
Yıllar Sonra Sanatın ve Düşüncenin Sınırları Zorlanıyor
SQÜRL, Man Ray’in Dadaist aşırılıklarını ve doğaçlamaya olan hassasiyetini müzikle harmanlayarak, bilinçaltına dair kendi ses yorumlarını yeniden düzenliyor. Eşlikleri, Ray’in formalist arzularını yansıtırken, grup her performansta aynı notasyonu tekrarlamadan farklı bir yol izliyor. Bu nedenle, her film farklı bir izleme deneyimi sunuyor.
SQÜRL’ün müzikal yapısı eşsiz. Carter, Moog Minotaur sentezleyicileriyle yapılan deneyler sırasında ses ortamının perküsyon öğesine odaklanmış. Efekt pedalları, yardımcı sentezleyicileri ve diğer basit elektronikler Jarmusch’un elektro gitar performansıyla birleşerek aynı anda modüle edilmiş.
Dört Yeni Filme Yeni Bir Soluk
SQÜRL’ün çağdaş müzik tasavvuru eşliğinde dört kısa film, yeni bir tematik yorum kazanıyor. Örneğin, Man Ray’in ikinci kısa filminin başlığı Emak Bakia, Baskça dilinde “Beni yalnız bırak” anlamına gelir ve Man Ray’in formalizminin değişken ve içgüdüsel doğasını yansıtır. Şekillerin, renklerin ve çarpıklığın oluşturduğu karmaşa, filmin adını yansıtır. Ancak “Emak Bakia” aynı zamanda “Barış ver” olarak da çevrilebilir. Bu durum, Man Ray’in filminin başlığının geçici görüntülerin sınırlılığını sorgulamasını sağlar. Daha provokatif bir yaklaşımla, Man Ray görüntülerin trans-kimliğine ilişkin tuhaf bir yorum yapar. Bu queer unsur, Sürrealist ve Dadaist hareketlerin ilkeleriyle paralel bir biçimcilik anlayışını temsil eder. Unutmayalım Man Ray bir yönetmenden çok Dadaist ve Sürrealist bir fotoğrafçı!
Sinematik tuvalin bilinçdışı durumu, görüntülerin merkezinde yer alan toplumsal cinsiyet coşkusuyla doğrudan ilişkilidir. Man Ray, rüya mantığının her şeyi kavrayabilen üstün bir algı durumu olduğuna inanır. Dadaizm ile benzer şekilde, hikâye anlatımının mantıksızlığı geleneksel yapıları reddeder. Queer sinemanın evrimi, ifade biçimlerinin temelini cinselliğin çeşitliliğine borçludur ve heteronormatif yapıların doğasına aykırı bir ifade sunar.
Queer sinema, Dadaizm ve Sürrealizm gibi, sanatın heterojen temelini sarsan karşı-kültürel bir isyandır. Man Ray, Emak Bakia’da bu üç ifade biçiminin yapılarını benimser ve esnek formu içinde sürekli değişir. İhlal sineması ile birlikte, çok disiplinli soyutlamalar arasındaki sınırlar, görüntülerin kolektif entegrasyonu içinde dönüşümlü olarak belirir; bu Man Ray’in esnek formunu simgeleyen bir karşılaştırmadır.
Deli İşi Bir Deneysel İş
Man Ray’in 1920’li yıllarda yaptıkları her ne kadar deli işiyse Jim Jarmusch ve Carter Logan’ın bu filmde yaptığı da bir o kadar deli işidir. Sinemanın sessiz dönemine bir saygı duruşu gösteren Jim Jarmusch hem yönetmen hem de müzisyen kimliğiyle saygıyı hak ediyor.
Return to Reason sessiz sinema dönemine ilgili olan hemen herkesin ilgisini çekeceğini düşündüğüm bir film.
Can Ahmet Çelik‘ın diğer yazılarına bakmak için buraya tıklayınız.
Daha fazlası için bizi Twitter, Instagram, Discord ve Letterboxd aracılığıyla takip edebilirsiniz.
Yorumlar