The Boys her seferinde kendini tazelemenin bir yolunu buluyor. Artık bizi şaşırtamazlar dedikçe çizgi roman külliyatından bir incelik bulup seyirciyi güldürmeyi başarıyorlar. Değil dördüncü sezonun, başından bu yana dizinin en keyifli bölümünü izledik. Geçen haftaki yakınmalarım için yazar ekibinden özür diliyorum. Eğer izleyiciler ve eleştirmenler üstlerine çok giderse “Zendaya” desinler, dururuz.
Sadomazo Batman’in İninde Bir Takım Hoyratlıklar
Süper kahraman parodileri genelde çok başarılı olmaz. Şu ana kadar beni ekran başında tutabilen iki iş var; The Tick (Kene) isimli çizgi dizi ve The Boys. Tekrara düşmeden, sürükleyici bir hikaye ile meraklısını gıdıklayan komediyi aynı anda tutturmak kolay iş değil. Geçtiğimiz sezon Soldier Boy ile bizlere; “Elli sene dondurulan asker öyle değil böyle uyanır.” demişlerdi. Nitekim Soldier Boy, 50′ ve 60’lı yılların standart beyaz, maskülen ve milliyetçi erkeğinin bugüne ışınlansa nasıl tepkiler vereceğini gösterdi. Bunun yanı sıra tanıdık olan pek çok yüzün başarılı parodisine de bu dizide tanık olduk (Örn. Mr. Fantastic, Aquaman). Son bölümün ardından gönül rahatlığıyla söyleyebilirim, bunlar hiçbir şeymiş. Çok büyük ihtimalle hayatımızın kalanında bu bölümde izlediğimiz kadar başarılı bir Örümcek Adam parodisi izlemeyeceğiz.
Özetle memleketin milyarder sağcıları ile özel bir parti düzenledi Vought tarafı. Sage, Homelander ve Neuman’ın iştirak ettiği parti Boys’un dikkatini çekti ancak içeriye nasıl sızacakları bilinmiyordu. A-Train’den davetli listesini alan Milk, çözümü müptezel bir süper kahramanı uyutup kostümünü Hughie’ye giydirmekte buldu. Webweaver karakteri (Dan Mousseau) kısaca müptezel örümcek adam. Beyefendi elleriyle değil poposunun üzerindeki delikle ağ üretiyor. Partiyi düzenleyen The Knight (Robert Vernon) sadomazo fantazilere sahip, faşist bir Bruce Wayne imitasyonu. Alfred’i bile var. Karanlık, yarasalarla dolu mağarasında yardımcı süper kahramanları ile Grinin Elli Tonu‘nu baştan yazıyor. Başarısız olduğu için cezalandırılmış, kırmızı bir fantazi kostümü ve ağız topu ile mağaraya zincirlenmiş bir Robin bile gördük. Halihazırda çok keyifli ilerleyen dizi resmen bir bölümlük ikramiye dağıttı. Neticede Webweaver kostümü içinde partiye sızan Hughie, kendini Knight’ın günah dolu mağarasında buldu ve sonrasında olanlar malumunuz.
Gelmek istediğim nokta, başarılı parodi kolay değil ama bu bambaşka bir seviye. Özetlerken bile insanın güldüğü, özene bezene saçmalasan ancak bu kadarını başarabileceğin bir anlatıyı izleyiciye böyle yedirmek muhteşem bir başarı. Sadomazo Batman mağarasında Örümcek Adam’ı bağlıyor, Örümcek’in güvenli kelimesi “Zendaya”. Bu konsepti tasarlayan, hayata geçmesinde emeği olan herkese şükranlarımı sunuyorum.
Bir Toplama Kampınız Eksikti
Dizide genelde güncel olan her problemin üzerinde durulurken, ivme yavaşça Star Wars naziliğine kayıyor gibi. Dünya’da Hitler’den sonra sağcı doğmamış gibi davranmanın da anlamı yok. Irkçı, cinsiyetçi, muhafazakar insanları dizinin bir tarafı yapıyorsan, 2024 senesinde bu damarı Antisemitizm ile vuramazsın (Bkz. Firecracker’ın sunduğu haberler). Bugün sokaktan geçen herhangi birine sorsanız “Netenyahu’dan büyük Nazi yok.” der. Dünyanın en yaratıcı senaryolarından birini “Adolf Hitler olmasa içerik üretemeyeceksiniz.” gibi sığ tartışmalara yem etmezler umarım. Homelander’ın toplama kampları olduğunu öğrendik bu bölümde. İnsanlıktan çıkmaya, tanrı olmaya bu kadar yaklaştıktan sonra muhalifleri hapse attırma fikri bende pek oturmadı. Uçup kaçıp gözlerinden lazer atan biri üzerinden bu kadar politik ilerlemek belli bir süre sonra sakil duruyor. Meydana çıkıp bin kişiyi lazerlese ne olacak yani, millet protesto mu edecek?
Firecracker sonunda Sage’e karşı avantajlı konuma geldi. Kafasına mermi yiyen Sage, Homelander’ın faşist milyarderleri ikna çabasına yardımcı olamazken Neuman devreye girip günü kurtardı. Peşine Firecracker, Homelander’ın süt annesi oldu. Bizim oğlan yönetim konusunda hırslıdır, iktidarı takıntı haline getirmiştir fakat anne sütü görünce akan sular durur. Sage Homelander’ı avuçlarından kaçırdı. Firecracker, Starlight’tan yediği sopanın acısını Sage’in burnundan getirecektir. A-Train’in Milk’i kurtarınca küçük bir çocukla göz göze geldiği an bence çok mühimdi. “Şimdi kahramanlık yaptım, ben kahraman oldum.” sevinci çok uzun sürmez, 14-19 yaş için tasarlanmış klasik bir yükseliş hikayesi izlemiyoruz. Bu sızıntı olayı er ya da geç ortaya çıkacaktır. Deep yine ahtapotunun suyunu değiştirmedi, bakın o meselede haklı çıkacağım, eminim.
Bizim ekibe gelirsek, Hughie’nin başına gelenler gerçekten çok travmatikti. Giydiği kostümün kokusu resmen benim burnuma geldi. Üstüne o kadar insanın arasında açığa çıkmadan toplantıya böcek yerleştirmenin stresi. Bir de The Knight ve Ashley’in en karanlık fantazilerine alet oldu. Starlight’ın yüzünü bu bölümde pek görmedik. Zaten görsek de o an ne hissettiğini anlayamıyoruz. Milk’in panik atak krizi, Kimiko’nun mapushane köşelerinde çaresiz bekleyişi derken, en derbeder halleriyle bölümü kapattık.
Butcher’ın Kararı Çok Mühim
Biliyorsunuz, Butcher’ın öyküsü “Ölmüş hanımımla tartışıyorum.” klişesiyle renklendi. Üstüne sağ omuz meleği ile sol omuz meleği çatışmasını da başımıza bela ettiler. Geçtiğimiz bölüm kaçırdığı doktora Homelander’ı öldürmeye yetecek kuvvette bir virüs yaptırmaya çalışıyor. Öğrendik ki Homelander o kadar kuvvetli ki, virüsü inanılmaz kuvvetli ve yayılabilir yapmak şart. Bu da tüm süperleri yok etmek anlamına geliyor. Ben Butcher’ın daha önce iyi ve kötü arasında kalıp iyi olanı seçtiğini biliyorum. Kurabiyeleri çöpe döktüğü sahneden bahsediyorum. Orada da kafasının içinde canlandırdığı bu iki kişiyle konuşmuş ve eşini seçmişti. Dolayısıyla virüs meselesinin sonu tatlıya bağlanacaktır. Neticede Ryan’ı öldüremez. Yani mesele bizim Billy olunca, umarım öldürmez.
Bu benim izlerken en çok eğlendiğim The Boys bölümüydü. Dördüncü sezona geldik, bu dizi hala beni şaşırtıyor. Bu cümleyi en son Game of Thrones izlerken kurmuştum, umarım sonu benzemez. Şükürler olsun ki o saçma sapan yan hikayeleri de geride bıraktık. Hughie’nin babası rahmetli oldu, Frencie hapiste kimseyle görüşmek istemiyor. Şimdi toplama kampları, uçan koyunlar, mağarasında fetiş partileri veren Batman, Firecracker’ın sütü gibi önemli konulara odaklanabiliriz. Bir sonraki bölüm görüşmek dileğiyle.
Mehmet Tezcan’ın diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.
Daha fazlası için bizi Twitter, Instagram, Discord ve Letterboxd aracılığıyla takip edebilirsiniz.
Yorumlar