James Wan’ın yönetmenliğini yaptığı The Conjuring, 21. Yüzyılın en iyi korku filmlerinden biri oldu bile. Bundan 100 sene sonra da umuyorum ki bir korku klasiği olarak hatırlanacaktır. James Wan’ın korkuya yaklaşımı ve özellikle ikinci film ile beraber kurmaya çalıştığı evren, biz korku severlere Universal Horror ve Hammer’ın eski günlerini hatırlattı. Wan, tam bir korku aşığı ve eski klasikler gibi bir korku evreni kurmaya hazır. Elinde de muhteşem bir malzeme var. İlk filmde tanıştığımız Annabelle ve ikinci filmde kabus gibi üstümüze çöken Valak, ciddi bir potansiyele sahipti. Sahipti diyorum çünkü ne Annabelle ne de Valak’ın potansiyelleri doğru bir şekilde kullanılamadı. Hatta, korku türünde bir korku lideri olabilecek Valak, zayıf bir film olan The Nun ile maalesef büyük bir fırsat tepmiş durumda.
Kısaca konusuna değinelim… Vatikan bir papaz ve rahibeyi Romanya’daki bir kiliseye soruşturma için gönderir. Kilisedeki bir rahibenin gizemli intiharını araştırmaya gelen ikili, beklediklerinden çok daha korkunç, geçmişten beri saklanan bir kötülük ile karşılaşırlar. Bu kötülük ile de ölümüne bir mücadeleye giren ikili, kilisenin ve bu korkunç varlığın da geçmişi hakkında kimsenin bilmediği gerçeklere ulaşırlar.
2013 ve 2016 yapımı The Conjuring, gerçekten çok başarılı filmler. Özellikle ikinci filmin merkeze koyduğu ve sonradan adını da öğrenme şansına eriştiğimiz Valak adlı yaratık, hem görsel olarak hem de etki anlamında oldukça etkileyiciydi. The Conjuring 2, James Wan’ın Insidious ile beraber çektiği tek devam filmi. Elini attığı her işte de başarılı oluyor. Özellikle The Conjuring 2’de uzun yıllar unutulmayacak emsalsiz bir yönetmenliğe imza attı. Wan, evrenin temelini özel bir yönetmenlik, ince işlenmiş bir hikayecilik ve ileride bile hatırlanacak bir korku kötüsüyle kurdu. Haliyle beklentiler yüksek. Ve haliyle Valak’ın hikayesinin anlatılacağı bir film yapıldığını duyduğumuz gibi heyecanlandık. Lakin, sonuç beklendiği gibi değil.
Filmin temelde en büyük problemi, arka plan hikayesi. The Conjuring 2’de ortalığı kasıp kavuran Valak için korkunç, kanlı ve gizem dolu bir arka plan hikayesi bekliyordum. Lakin film bana aradığım gizemi ve şaşırtıcı etkiyi veremedi. Film, korku türünü ne kadar doğru kullanıyor olsa da sonuçda korkuyu üzerine kurduğu hikayesi, bunu özellikle vurguluyorum, Valak için yetersiz. Başka bir film ve lanetlenmiş bir yaratık olsaydı belki film etkileyici olabilirdi ama İngiltere’yi birbirine katıp Warren ailesinin rüyalarına giren Valak’ın çok daha güçlü, ürkütücü ve izleyicinin kabuslarına girecek bir arka plan hikayesine ihtiyacı vardı.
Yönetmen Corin Hardy, özellikle kilise içerisindeki sahnelerde yer yer gerilim dolu anlar yaşatıyor. Üst paragrafta da dediğim gibi, türünü doğru yansıtan bir film. Fakat hikaye, beklenilenden çok ama çok zayıf. Konunun bir şekilde hristiyanlığa bağlanmasına da aslında sorunum yok ama tarihin en gerisine gidip direkt İsa’ya bağlanmış olması biraz, nasıl anltayım, komik. Demian Bichir, Taissa Farmiga ve Jonas Bloquet hikaye onları geri çekiyor olmasına rağmen harika iş çıkarıyorlar. Fakat çok daha fazlasını hakettiklerini de söylemem gerek.
Sözün özü… The Nun, en azından benim için, büyük bir beklenti oluşturmuştu. Fakat karşılığını doyurucu bir şekilde alamadım. The Conjuring 2, Valak’ı bir korku ikonuna çevirirken maalesef The Nun, halihazırda ikonlaşmış bir karaktere gerekli ve mantıklı derinliği katmayı başaramıyor. Film, türünün korku ögelerini doğru kullansa da hikayenin gidişatı ve bağlandığı nokta beklenenden çok daha zayıf. Aslında beni çok da şaşırtmadı. James Wan, bir yönetmen olarak tuttuğunu altına çevirmeyi başarsa da yapımcılığını yaptığı işler maalesef aynı seviyede değil. Konu Valak olduğu için ekstra heyecanlanmış olsam da film bizzat kendi elinden çıkmadığı için sonuç yine, etkisiz.
Yorumlar