James DeMonaco’nun 2013 yılında altına imzasını attığı ve bana göre son yılların en zekice fikri olan The Purge, geçen sürede, yapılan filmlerle maalesef fikrinin altını hiçbir şekilde dolduramadı. Dolduramamakla kalmadı, klişeler arasında boğulup durdu. Fikrinin altında ezildi. İnsanların yılda sadece 12 saatliğine istediğini öldürebilme özgürlüğüne sahip olması fikri öyle güçlü bir fikir ki elinizde koca bir şehir, koca bir ülke var ve yapabileceklerinizin haddi sınırı yok. Ama, James DeMonaco maalesef bu fırsatı çiğneyerek tepti. Gerçi Purge izleniyor olsa gerek ki sürekli bir yenisi gelip duruyor. En sonunda da Purge’ün televizyon dizisi geldi. Ve ne kadar bir şeyler denemiş gibi dursalar da filmlerden pek farkı olmadığını gördük, görüyoruz.
Televizyon dizisinin kısaca konusuna değinecek olursak… Yepyeni bir Purge gecesi ve insanlar bir yerlere kapanarak geceyi atlatma peşinde. Avlanmaya çıkacaklar yerine çoğunluklu saklananlar ile tanışıyoruz. Yarın çalışmaya kaldığı yerden devam edecek şirket çalışanları, kendilerini herkesten uzak tutan zenginler, bütün günü barda içerek geçiren vatandaşlar. Ekstra olarak bu sefer karşımıza Purge gecesi kendini öldürmeyi cennete gitmenin sırrı olarak gören bir tarikat ile tanışıyoruz. Bu tarikat içerisindeki kızlardan birinin abisi de kardeşini kurtarmak için bütün gece sokaklarda av olmadan büyük bir arayışa girer. Aynı şehirde farklı noktaları ziyaret ettiğimiz dizide herkesin öyle ya da böyle ölümü tatmasını izliyoruz.
Purge serisi, fikir olarak mükemmel olsa da maalesef bunu senaryoya bir türlü dökemediler. Kaos dolu bir geceyi ilk filmde tek bir eve sıkıştıran James DeMonaco, zamanla açılsa da yine o aranan kaliteli senaryoyu bir türlü sunamadı. Fakat Purge serisi bir konuda çok iyi iş çıkardı: Ölmenin çeşitliliği ve sanat tasarımı. Maskeler, kıyafetler, silahlar, ölüm makineleri, sokakların görüntüleri ve daha fazlasıyla Purge serisi bu konuda gerçekten güzel bir iş çıkarıyor. Özellikle Election Year gerçekten de sanat tasarımı konusunda bir numara. Televizyon dizisinin de tasarım konusunda altta kalır bir yanı yok. Fakat televizyon dizisin,n bazı sorunlar var.
2 saatlik bir film içerisinde yapılan her şey kendini yediriyorken 10 bölümlük bir dizide sokağa birilerini öldürmeye çıkmış bütün insanların o şaşalı kıyafetleri bir yerden sonra kameraya oynamak gibi duruyor. Televizyon dizisi, sanat tasarımı kısmını ne kadar güzel yapsa da maalesef gerçeklik kısmında kıvamı tutturamamışlar. Herkesin aşırı şekilli giyinmesi bana biraz Cadılar Bayramı’nı hatırlattı. Aynı şekilde ölümler, ölümlerin kurgulanışları ne kadar yaratıcı olsa da 12 saatlik bir manyaklık için bu kadar teferruat gene ve gene kameraya oynamak gibi durmuş.
Dizi, şirket çalışanlarından en insancıl olanının gizlice birini tutması ile başlıyor. Purge Tarikati ve zenginlerin her an herkes ölebilir partisi aslında giriş adına çok iyiydi fakat bunun devamını pek de iyi getirememişler. Yine de filmlere nazaran daha gerilimli olan dizi, senaryo konusunda yine ve yeniden istenilene ulaşamamış. Başlangıcı güzel verip gecenin kaosunu gene hiçe sayarak birkaç kişiye odaklanılmış. Hele ki final… Final gerçekten kötü. Final konusu için intikam konusun seçmek milyonlarca dolar harcanan bir dizi için gerçekten felaket.
Sözün özü… The Purge dizisi, seri James DeMonaco’nun elinde olduğu sürece bir yere gidemeyecek. Filmleri mahvettiği gibi diziyi de ileriye taşıyamamış üstüne berbat bir final yapmış. Güzel bir fikre sahip olmak iyi işler çıkartacağınız anlamına gelmiyor. Onu nasıl işleyeceğiniz önemli. Dizi, filmlere nazaran daha iyi olsa da kameraya oynayan, finale doğru da başta verdiği heyecanı mahveden bir şekle bürünüyor.
Yorumlar