0

Transformers serisi Michael Bay’in önderliğinde sinemaya uyarlanmaya başladığında o dönemde büyük yankı uyandırmıştı. Neredeyse kusursuz sayılacak görsel efektleri, efsanevi Linkin Park şarkıları, doyurucu aksiyonu, şehirlerin içinde kıyameti andıran bolca patlamaları, Shia LaBeouf ve onun etrafında kurulan oyuncu kadrosu ve unutulmaz karakterleri ile ilk 3 film, dünya çapında büyük başarıya imza atmıştı. Özellikle de günümüz 20’li yaşlarındaki kuşağın çocukluğuna/ergenliğine denk gelen bu yapımlar, eminim ki tıpkı benim gibi birçok insanda özel yere sahiptir. Nostaljik duyguları, aklımıza yer edinen muazzam sahneleri ve elbette Optimus Prime’ın büyüleyici kapanış konuşmalarını bir kenara koyarsak, seri ilk üç filmin ardından tepetaklak olmuş, kemik başrol oyuncularını kaybetmiş, devam eden oyuncuların çekiciliğinden eser kalmamış, yeni katılan oyuncu/karakterlerin ise hiçbir getirisi olmamıştı. Kısacası her şey sadece görsellikten ibaretti, artık sahip olduğu o özgün havasından eser kalmamıştı.

Haliyle, yerinde bir karar ile seri reboot’landı ve hemen ardından Bumblebee’ye kavuştuk. Travis Knight’ın yönetmenliği ve aksiyonu kullanışı inanılmaz iyiydi, filmin kendisi ise çok zevkliydi. Artık 80’lerden başlayan yeni bir seriye yol almaya başlamıştık. Şu anda ise vizyondaki yolculuğuna devam eden Transformers: Rise of the Beasts, Bumblebee’nin devamı niteliğinde geldi ve beni fazlasıyla şaşırtmayı başardı. Kesinlikle şimdiye dek live-action çekilmiş en iyi Transformers filmi ve daha birçok kez izleyeceğime de eminim.

Transformers: Rise of the Beasts Arakat Mag

STEVEN CAPLE JR.: CANAVARLARIN, ROBOTLARIN VE BİR YÖNETMENİN YÜKSELİŞİ

2016 yılında The Land isimli bağımsız dram filmiyle sektöre ismini tanıtan Steven Caple Jr., bir anda kendini Creed II’nin yönetmen koltuğunda bulmuştu ve üzerine başarılı yönetmenliğiyle iyice ses getirmişti. Yine de Transformers: Rise of the Beasts için duyurulduğunda biraz önyargı, biraz da güvensiz bir bakış açım olmuştu. Belki daha güvenilir, daha deneyimli birisini bekliyordum ama yine de beklentimi düşürmedim. Üstüne ilk gelen eleştirmen yorumları vasatın altını gösterince umutlarımı yitiriyor gibi olsam da yine beklentimi sabit tuttum, çünkü artık iyi bir Transformers filmine ihtiyacım vardı ve sonuç olarak sinemada yaşadığım zevk bambaşkaydı.

Steven Caple Jr., sadece kullandığı harika açılarla, müthiş aksiyon anlayışıyla değil, filmi dinamik, sürükleyici hale getirmesiyle de çok başarılı. Daha önceki çizgi dizilerden ilham aldığına, onlara hayran olduğuna emin olabiliyorsunuz. Seriye yeni, temiz bir soluk getirmeyi başaran Steven Caple Jr., benden kesinlikle geçer not aldı. Sadece seriyi yeniden yükseltmedi, kendisi de devam eden yükselişine bir yenisini ekledi.

Transformers: Rise of the Beasts Arakat MagSENARYO YETERLİ, YENİ KARAKTERLER ZEKİ VE İLGİ ÇEKİCİ

90’lara geçiş yaptığımız bu filmde artık yeni karakterlere ve eski filmlerden arınmış farklı bir hikayeye adım atıyoruz. Bir kere şunu söylemekte fayda var, insan odağı çok fazla olunca bir Transformers filminde sıkıntı haline gelebiliyor ama bu sefer hiç öyle hissetmedim. Noah (Anthony Ramos) ve Elena (Dominique Fishback) son derece ilginç ve empati kurabileceğiniz karakterler. Zekiler, yeri gelince komikler, samimiler ve uyumları gerçekten iyi. Uyum demişken, Mirage ve Noah da kusursuz ikili olmuşlar. Pete Davidson’ın sesiyle canlandırılan Mirage, (Bumblebee ve Optimus’tan özür dileyerek) bu filmdeki en sevdiğim robot oldu.

Joby Harold, Darnell Metayer ve Josh Peters’tan oluşan üçlü senaryo takımı, bu film özelinde yeterli bir öyküyü kaleme almışlar diyebilirim. Özellikle arkeolojik gizemlerin ön planda tutulması, karakter yaratımında salak ama havalıdan çok, akıllı kişileri tercih etmeleri yerinde bir tercih. Şunu da kabul etmek lazım, Michael Bay filmlerinden kalma seksist şakalar ve parodiye benzer sahne yazımlarından kendilerini uzak tutmaları doğru karar, çünkü artık 2007-2013 arası bir yılda değiliz ve mizah anlayışı dahi değişti.

Transformers: Rise of the Beasts Arakat Mag

GÖRSELLİK ÇOK İYİ, FİNALDEKİ SAVAŞ KUSURSUZ

Filmin asıl övgüsü ise kesinlikle son yarım saatteki savaşa gidebilir. Serinin live-action uyarlamalarında gördüğüm en iyi çatışma/savaşma sekansına imza atılmış. O kadar coşkulu, o kadar havalı ve eğlenceliydi ki, zevkten dört köşe oldum. 80 ve 90’lardaki Transformers çizgi dizi/filmlerinden aksiyon sahneleri canlanıyormuş gibi hissettim. Filmin görselliğinin en tepede olduğu zamanlar da zaten bu savaş anlarındaydı, resmen gözlerimi alamadım. Ayrıca şarkı seçimleri de tam yerindeydi, zaten heyecandan yerimde duramadığım o anlara şarkılarla birlikte iyice yükseldim.

Peki bu filmin eleştirmen bazında olmasa dahi, serinin fanları özelinde yakaladığı başarı, 10 yıl öncesindeki Transformers markasıyla aynı sükseye sahip mi? Kesinlikle değil. Çünkü Michael Bay’in son çektiği Transformers filmleri olan Age of Extinction ve The Last Knight sadece kendisini değil, Transformers markasını da zedeledi. İnsanların merakı söndü, beklentiler düştü, yeni kuşaklar da haliyle yakalanamadı. Ama ben inanıyorum ki Rise of the Beasts ile girilen doğru yolda, her devam filminde üstüne koymaya devam edilirse, Transformers yeniden aynı ününe kavuşacak. Bu yüzden Steven Caple Jr., yönetmen olarak seride kalmaya devam etmeli ve bu filmde yer alan karakterler kesinlikle değişmemeli. Özellikle serinin fanıysanız, hala vizyondayken gidip görün derim, pişman olmayacağınıza eminim.

Extraction 2: Yüksek Dozda Adrenalin

Previous article

ASOIAF: Westeros’un Fethi

Next article

You may also like

Comments

Comments are closed.