Daha önce önemli filmlerin editörlüğünü yapan, 2013 yılında Argo filmiyle En İyi Kurgu dalında Oscar kazanan editör William Goldenberg, ilk uzun metraj filmi Unstoppable ile karşımıza çıkıyor. 16 Ocak tarihinde Prime Video üzerinde gösterime giren filmin oyuncu kadrosunda Jharrel Jerome, Jennifer Lopez, Michael Pena, Don Cheadle ve Bobby Cannavale yer alıyor. Anthony Robles’in Austin Murphy ile yazdığı Unstoppable: From Underdog to Undefeated: How I Became a Champion kitabından uyarlanan biyografik bir spor draması olan Unstoppable, sağ bacağı olmadan doğan ve hayalindeki NCAA güreş şampiyonluğu için birçok zorluğu aşmak zorunda olan Anthony Robles’ın gerçek hikayesini anlatıyor.
Toplumsal yargılamalar ve baskılara rağmen, güçlü karakteri sayesinde yılmadan hedeflerinin olduğu güreş sporunda kendini geliştirmeye çalışan Anthony Robles, annesi üvey babası ve 4 kardeşiyle beraber yaşamaktadır. Üvey babasının kendisine ve annesine karşı olan sorumsuz ve saldırgan tutumu aile hayatlarına gerginlik katmaktadır. Robles, kararlılığı ve antrenmanlardaki mücadelesi sayesinde önemli bir potansiyele sahiptir. Drexel Üniversitesi’nden önemli bir teklif almasına rağmen ailesine yakın olmak için Arizona Eyalet Üniversitesi’ne gitmeye karar verir. NCAA güreş şampiyonluğunu kazanmak isteyen Robles’ın ailevi sorunları ve fiziksel dayanıklılığı kendisinin deyimiyle “tek bacaklı olmasını insanların onun en önemli özelliği olarak görmemesi” motivasyonunu gerçekleştirmesinde önemli bir rol oynayacaktır.
Hikayenin Arka Planı
Bilinmeyen bir nedenle doğuştan tek bacaklı doğan Anthony Robles’in hikayesi, en klişe tabirle arzuların ve isteklerin her türlü engeli aşabildiğinin en büyük göstergelerinden. Robles’in tüm eğitim geçmişi çeşitli rekorlar ve başarılarla dolu. Lise güreş kariyerini 129-15 gibi bir rekorla tamamlayan sporcunun 125 pound kategorisinde NCAA turnuvasını kazandığı sene turnuvanın aynı zamanda en üstün sporcusu seçilmiştir. Robles ise başarılarını daima yanında olan annesine adamaktadır.
“Annem benim kahramanım. Kimse bana inanmazken o bana inandı. Herkesin beni yapamadığım şeyler olarak gördüğü bir dünyaya adım attığımda, genç yaşta kendime inanmayı öğretti. Sadece markete gitmek bile rahatsız ediciydi, insanlar bana bakıp beni kendimden daha az değerli görüyorlardı, ama annem bana asla o şekilde bakmadı. Asla o şekilde düşünmeme izin vermedi, bu yüzden bugün olduğum kişiyim.”
Robles, 2011 yılındaki şampiyonluğunun hemen ardından hayatını ve şampiyonluk sürecini anlatan “Unstoppable” kitabını yazdı. Benzer zorluklarla karşılaşan insanlar için motivasyonel bir konuşmacı olmayı tercih etti. Başarısıyla birçok insana ilham ve örnek olan sporcu 2012’den beri NCAA Güreş Şampiyonası’nda yorumculuk yapmaktadır. Robles, kariyerinin devamı hakkında şunları söylüyor;
“Yarışmayı bitirdikten sonra, bazı barfiks rekorlarının peşine düştüm. Barfikste üç Guinness Dünya Rekoru kırdım. Sadece geri vermek istediğim için lise güreş koçu oldum. Sadece matta değil, hayatlarında da gelecek nesil çocuklar için olumlu bir rol model olmak istedim. “
Klişeler ve Tek Yönlü Karakterler
Ünlü editör William Goldenberg ilk uzun metraj deneyiminde teknik olarak yeterli bir yönetmenlik sergiliyor. Filmin doruk noktalarını oluşturan güreş sahneleri ve bazı sahneler iyi bir şekilde işliyor. Moonlight’dan (2016) tanıdığımız Jharrel Jerome ve Jennifer Lopez filmin kendilerinden istedikleri ile uyumlu bir performans sergiliyorlar. Anlatının teknik olarak işleyişi ortalama bir yeterlilikteyken, metinsel tarafı ise bir o kadar olumsuz bir derinliğe sahip. Robles’in hikayesi içerisinde sinemanın “spor draması” altında şekillenen tipik klişe tabirlerine fazlasıyla tanık oluyoruz. Bu tutum anlatının aile dramalarını içeren sekanslarından karakterlerin karar anlarına kadar uzanıyor. Sinemada daha önce tanık olduğumuz hikaye ilerleyişine ve ikili diyaloglara şahit oluyoruz.
Bu duruma karakterlerin tek yönlü yazımı ekleniyor. Bir taraf ya yalnızca kötü tasvir edilirken diğer tarafı yalnızca iyi olarak izliyoruz. Filmin ele aldığı yan karakterler hem bu sebepten, hem de bir derinliğe sahip olmamaları nedeniyle anlatının içerisinde fazla silik gözüküyor. Filmin bu eksileri içerisinde en önemli unsuru sahip olduğu hikayenin potansiyel gücü oluyor. Klişe anlar anlatının içine bolca yer alsa da Anthony Robles’in hikayesinin “engelleri geride bırakma” kavramı üzerindeki etkisi o kadar güçlü ki bu durum filmin olumsuz kalıplarına yönelik birtakım göz boyamalar sağlıyor. Unstoppable, sinemasal varlığından daha çok uyarlandığı gerçek hikayenin gücü dolayısıyla bir takım ilerlemeler sağlayabiliyor.
Didaktik Olma Arzusu
Unstoppable’ın en büyük eksilerinden bir tanesi, tekrarlayan klişeler ve didaktik olmaya çalışan karakterler yüzünden yorgunluk yaşıyor olmamız. Don Cheadle’ın canlandırdığı Coach Shawn Charles karakteri bu yönde olumsuz bir rol oynuyor. Robles ile aralarındaki çoğu sahnede sürekli geçmişe yönelik alıntılar ve didaktik olma eğilimini izliyoruz. Ana karakter Robles’in derinleşmeyen çevresine Shawn Charles’ın klişeleşmiş kullanımı ekleniyor. Filmin bu eksikliği Robles‘in etrafındaki ekstra bir karakterle metin bazında ilişki kurmasını engelliyor. Robles‘in başarıya doğru ilerlediğine tanık oluyoruz ancak 4 senelik koçu ile beraber karakterin gelişimine dair bir sahne izleyemiyoruz.
Film, finalindeki güreş sahnesine bizi hazırlarken Robles’in antrenmanları dışında güreşi ana odağına almıyor. Karakterin hayallerini beslediği spora dair gelişimsel bir düşüncesini ya da tutumunu paylaşmıyor. Bunun yerine üvey babasıyla yaşadığı sıkıntılı ilişkisine odaklanıyor. Senaryonun eksikleri ise filmin hikaye gelişiminin ve dinamiğinin kopuklaşmasına neden oluyor. Bir duygunun bitişini göremeden zaman atlamalarıyla başka bir perspektife geçiş sağlıyoruz. Film, Robles’in hissettiklerini aktarmaya oldukça fazla süre harcıyor ve bunu başaramıyor. Hikayenin iyi oturmayan karakterizasyonu, filmin daha diyalog üzerine kurulan anlarıyla anlatının kopukluğunu artıyor.
Unstoppable’ın içerisindeki sahnelerin çoğu zaman seyirciye yönelik aşırı açıklayıcı diyaloglarla kurgulandığını görüyoruz. Bobby Cannavale’nin canlandırdığı Rick Robles karakterinde bu duruma tanık oluyoruz. Filmin belki de tek yönlü karakterlerinden olan Rick’in düşünceleri, yalnızca ne kadar kötü bir karakter olduğunu aktarmaktan ibaret. Rick’in her cümlesi karakterin ne düşündüğünden fazla, ne kadar kötü olduğunu yansıtma gayesi içeriyor. Robles’in ise harekete geçmek için aldığı kararlara tanık olsak da bu anlatımın birçok kez tekrarlandığını izliyoruz. Bu gibi durumlar filmin diyaloglarının tek yönlü yazıldığının ve fazla basit kaldığının göstergesi. Karakterler birçok sahnede sanki birbirleriyle konuşmuyorlar. Yalnızca o sahnenin içerisinde neler yaşandığını ekrandan bize aktarmaya çalışıyor gibi gözüküyorlar.
Spor Draması ve Güreş Sahneleri
Filmin elde kalır unsurlarından birisi güreş sahneleri oluyor. Sahnelerin sonu her ne kadar tahmin edilebilir olsa da, sekansların heyecanı yüksek tutacak şekilde kurgulanması, filmin nostaljik hissiyatını ön plana çıkıyor. Spor dramasının tadı tuzu gibi olan bu sahnelerde ana karakterin başarı yolundaki tüm gelişimini tamamlaması sonucu elde edeceği zafere beraber eşlik ederiz. Karakterin her zorlandığı anda biz de o karakter ile aynı duyguları ve endişeleri paylaşırız. Sonucu her ne kadar tahmin etsek de bu duyguları hissedebilmek yedinci sanatın en büyük büyülerinden.
Bu noktada sahnelerin yalnızca aksiyon olarak değil rakibin gücünün izleyiciye geçmesi açısından da koreografisinin iyi işlediğini söylemek mümkün. Robles’in zorlandığı anlarda rakibinin ne kadar güçlü olduğunu hissedeceğimiz anlara tanık oluyoruz. William Goldenberg’in editörlük yeteneklerinden faydalanan Unstoppable, Robles’in aksiyonu bol geçen güreş sahnelerinde filmin genelinden daha keyifli sahneler içeriyor. Anthony Robles ise kendisini canlandıran Jharrel Jerome ile güreş sahnelerinde ona nasıl eşlik ettiğini şu sözlerle anlatıyor;
“Güreş koreografisi üzerinde çalışmak çok eğlenceliydi. Güreş, 14 yaşımdan beri bildiğim bir şeydi, ancak başka biriyle güreş koreografisi oluşturmak benim için tamamen farklı, tamamen yabancıydı. Jharrel Jerome ile 2019’da tekrar tanıştık ve güreşine çok bağlıydı, mattaki bilgilerimi öğreniyordu. Sporu ve benim küçük tavırlarımı ne kadar iyi öğrenebildiği sayesinde, oraya çıkıp %100 yoğunlukla tam kapasiteyle performans sergilememe izin verdi.”
Kendini Kanıtlama Azmi
Hikayenin odaklandığı şeylerden bir tanesi de Robles’in doğuştan gelen fiziksel farklılığını bir eksiklik olarak görmemek. Karakterin aldığı kararlarda ve düşüncelerinde bu fazlasıyla vurgulanıyor. NCAA şampiyonasına ilk kez katıldığı ve kaybettiği turnuva sonrası Lise koçu Bobby Williams ile olan bir konuşmalarında “Bilmiyorum, belki de göremediğim bir eksikliğim vardır.” cümlesini duyuyoruz. Karakterin herkesin onu ötekileştirdiği ve farklılaştırdığı bir konumlamada, kendisinin bu duruma karşı bütün mücadelesine rağmen umutsuzluk yaşadığı ve eksiklik düşüncesine kapıldığını anlıyoruz.
Robles’in hikayesinin kesişimleri ve zıtlıkları burada belirginleşiyor. Herkesle hemfikir olmak ya da olmamak. Üstelik herkesin eksiklik olarak gördüğü fiziksel bir konuda. Robles’in kendine olan sarsılmaz özgüveni ve kendini kanıtlama tutkusu filmin “eksiklik” kavramıyla bir birliktelik yaşıyor. Karakter, çocukluğundan itibaren toplumsal ve bedensel soyutlanmayı en büyük tutkusu olan güreş üzerinden savaşarak defetmeye çalışıyor ve şunları söylüyor; “Eğer ikinci olursam, ömür boyu herkese ne kadar yaklaştığımı anlatacağım. Onlar dinleyecekler ve gülecekler, ama ömrüm boyunca herkes bana biraz acıyacak. Ama kazanırsam, tek bacaklı olmam en önemli özelliğim olmayacak. ”
Unstoppable’ın içerisinde Rocky serisine yönelik bolca gönderme yer alıyor. Anthony Robles’ın temeli gerçeğe dayanan Rocky sevgisine yönelik sinemasal bir referans oluşturmaya çalışıyor. Robles, odasında bir Rocky posterini barındırıyor. Ayrıca Robles, tıpkı Rocky gibi Philadelphia Sanat Müzesi’nin “Rocky Merdivenleri”ne tırmanıyor. Sylvester Stallone’nin ayak izinin sergilendiği basamaklarda Robles, tek bacağıyla bir güç gösterisi ve imkansızlığın zıtlığının sembolik bir perspektifi içerisinde. Sahne, doğrudan kendisinin gerçek deneyiminden alınmış. Robles, Stallone’nin başrolünde olduğu kült filmin kendisi için “Doğrudan büyük bir ilham kaynağı olduğunu.” belirtiyor.
Unstoppable, ilham verici eşsiz bir hikaye barındırmasına rağmen, potansiyelinden sinemasal olarak başarıyla faydalanamıyor. Robles’in mücadelesine tanık olmak ve azmine hayran kalmamak mümkün olmasa da, senaryonun Robles’in kendisi kadar bir sanatsal mücadele içerisinde olmaması filme hikayenin etkisi kadar yol katabiliyor.
Ahmet Duvan‘ın diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.
Daha fazlası için bizi Youtube, Twitter ve Instagram aracılığıyla takip edebilirsiniz.
Yorumlar