0

Game of Thrones, 2019’da sekizinci sezonuyla rekorlar kıran maratonuna son verdiğinde seyircilerin çoğu, dizinin kötü bittiğini iddia etmişti. Sosyal medyada dönen eleştiri tufanı da neredeyse bir sene hiç bitmedi. Buradaki asıl sorun dizinin altıncı sezondan sonra George R. R. Martin’in kitaplarının dışına çıkması ve kendi hikayesini yazmasıydı. George Martin söz verdiği kitapları bir türlü yazamayınca, yapımcılar kendi hikayelerini yazmak zorunda kaldı. Şahsen hiçbir zaman eleştirenler arasına katılmadım. Dizinin enfes başladığını ve dillere destan bir şekilde bittiğini gönül rahatlığıyla söyleyebiliyorum. Bugün televizyonda hikaye anlatıcılığı ve tasarımı dendiğinde akla kalan 3-5 diziden biri Game of Thrones. HBO, 10 yıllık maratonda bütün dünyaya örnek olacak bir şahesere imza attı. Hatta bence TV’de yapım tarihini de baştan aşağı değiştirdi. Bu örnek tavırlarının da yeni dizilerinde hala devam ettiğini görmek beni çok mutlu etti. Özellikle popülizm ile bulanmış, karakterlerini günümüz siyasetine kurban eden birçok dizi eleştiri yağmuruna tutulurken House of Dragon bizlere tekrar bu işlerin nasıl yapıldığını gösterecek.

King’s Landinge Geri Dönüş

Dizi ağırlıklı olarak King’s Landing ve Dragonstone’da geçecek. Targaryenlerin iç çatışmalarını izleyeceğimiz için hanedan hanedan gezmeyeceğiz. Dizi, Harrenhal’daki varis seçme anları ile başlıyor ve ardından bulutların içerisinden geçerek King’s Landing üzerinde uçmakta olan Syrax ve Rhaenyra’ya dönüyor. King’s Landing bildiğimiz gibi, gün batımının etkisiyle tüm şehre yansımış olan turuncunun tüm güzelliği ile arzı endam etti. Rhaenyra uçarken Red Keep’in yanından geçti ki Red Keep üzerinde hala bir inşaatın devam ettiğini görebiliyoruz. Aegon’un tasarladığı Red Keep yıllar geçmesine rağmen yenilenmeye devam ediyor. Rhaenyra, orijinal dizide yıkık olarak gördüğümüz Dragon Pit’e iniş yapıyor. House of Dragon’un finalinde yıkılmasına şahit olacağımız bu yeri sağ salim görmek de güzel oldu. Aslında King’s Landing’de değişen hiçbir şey yok. Suç, seks, ticaret, kavga ve gürültü şehrin ana teması. 172 sene boyuna da değişen pek bir şey olmuyor. Milyon insan tek bir yere toplandığında kaosun oluşmaması elde değil. Lakin bu kaosu istemeyen biri var: Daemon Targaryen.

Hırslı Bir Adam

Matt Smith’in canlandırdığı ve bence oldukça da yakışan Daemon Targaryen, sadece tek bir bölümde bile bize karakteri adına oldukça iyi bir izlenim verdi. Hırslı, abisinin tam tersine vahşi, tahtı istemesine rağmen nerede duracağını iyi bilen biri. Nerede duracağını biliyor olması çok önemli. Criston Cole’a kaybettiğinde pes etmesiyle bu özelliğini daha iyi anlamış olduk. Konseyin ve abisinin onun hakkında neler düşündüğünü iyi biliyor. Ama hakkını almak için beklemesi gerektiğinin de farkında. Bu sebeple abisi olan kral Viserys’in sözlerine uyarak şehirden ayrıldı. Ama Mysaria’yı yanına almış olması, ileride olacakların habercisi. Mysaria, daha ilk bölümden yılanlığının hakkını verecek bir izlenim verdi. İlerde de Daemon’u gazlayark ortalığı büyük ihtimal bol bol karıştıracak.

İyi Olmak Başarılı Olmak Demek Değildir

Kral Viserys, krallığına sükunet ile yaklaşan barışçıl bir adam. Kavgayı gürültüyü sevmez, çözüm odaklıdır ve turnuvalar düzenleyerek lordlarını memnun etme peşindedir. Bu sebeple de iyi bir kral olarak bilinir. Lakin iyi biri olmak başarıyı garantilemiyor. Hatta entrika kazanının tam ortasında iyi biri olmak maalesef kötü sonuçlara yol açabiliyor. Kardeşi Daemon da bunu dile getirmekten hiç çekinmiyor. Onun iyi niyetinin kullanıldığını açık açık söyleyerek aslında gelecekte yaşanacaklara dair bir uyarı yaptı. Ve evet. Viserys, aslında farkında olmadan gelecekte yaşanacak olan tüm kaosun kurucusu. Niyeti bu olmasa da sarayda yaşanan çatışmaların hiçbirinin önüne geçmeyerek kanlı iç savaşın başlangıcına sebep oluyor. Bölüm içerisindeki en güzel detay ise kardeşi Deamon’u kovduğu sahnede tahttaki kılıçlar ile elini kesmesi. Efsane odur ki, tahtta oturmak yetenek ister. Eğer ki bir tarafınızı keserseniz, lanetlendiğiniz anlamına gelir.

172 Yıl Öncesinin Daenerys ve Sansa’sı

Dizi birkaç karakter üzerinden ilerleyecek. Ana karakterlerimizden biri bölüm sonunda varis ilan edilen Rhaenyra Targaryen. Aslında tahta pek ilgisi olmayan Rhaenyra’yı varis olmayan iten motivasyon, babasının ona hiçbir zaman istediği ilgiyi göstermemesi. Kendini bir savaşçı olarak tanımlayan ve özgürlüğüne düşkün olan Rhaenyra, babasının oğlan aşkından ötürü tahtı kendisine bir hak olarak görüyor ve daha ilk bölümün sonunda da istediğini alıyor. Onun varis ilan edildiği bölümde Khaleesi’nin şarkısının çalması da kulaklarımdan kaçmadı.

İlk bölümde bize daha ılıman bir izlenim veren Rhaenyra’nın asıl değişimi 15 sene içerisinde olacak. Onu Arya ya da Daenerys ile benzer yapan şey zaman içerisinde özgürlükçü tavrından demir yumruğa geçişi olacak. Aslında dizinin ilk bölümünde, ki ilgimi çeken taraf oldu, Targaryen’ler çok daha naif ve yapıcı olarak karşımıza çıkıyor. Ejderhaların varlığının verdiği güvenden ötürü herhangi bir tehlike hissetmeyen Targaryenler bu sebeple orijinal dizide gördüğümüz saraydaki karakterlerden çok daha uzak bir tavırdalar. Orijinal dizide sarayda yer alan herker adım atarken bile arkasına bakma ihtiyacı duyuyordu.

Rhaenyra hakkında detaylı bir izlenim almış olsak da henüz Alicent’ın karakterine dair bir şey göremedik. Onun kim olduğunu ilerleyen bölümlerde göreceğiz. Rhaenyra, 172 sene sonra doğacak olan ve 7 krallığı fethedecek akrabasına benziyorken Alicent daha çok Sansa ile Cersei karışımı birine dönüşecek. Şimdilik sarayın Sansa’sı rolünde olan Alicent 15 sene sonra tam bir Cersei olarak karşımıza çıkacak. İki karkateri de canlandıran Milly Alcock ve Emily Carey’nin rollerine çok yakıştığını da özellikle söylemem gerek.

Siyaset Her Şeydir

Rhys Ifans’ın canlandırdığı Otto Hightower karşımıza kralın eli olarak çıkıyor. Görsel olarak da ses tonu olarak da kendisi Tywin Lannister’a çok benziyor. Çocuğu ile arası pek de iyi olmayan hatta kızını belirli bir amaç için kullanmaya hazır bir adam. Tywin de Robert’ın isyanı sonrası kızı Cersei’yi o istememesine rağmen Robert ile evlendirmişti. Otto da daha ilk bölümden kızı Alicent’ı eşi ölen kral Viserys’e hazırlamaya başladı bile.

10 bölümlük ilk sezonun en önemli kısımlarının konsey kısımları olacağı da belli oldu. Masadaki herkes belirli çıkarlar üstüne hareket ediyor ama ortak bir noktayı bulmakta zorlanıyorlar. Viserys’in de kararım karardır bir kral olmaması ileride özellikle Otto’nun ve diğerlerinin ortalığı oldukça karıştırmasına sebep olacak.

Bazı Güzel Detaylar

Dizinin görsel olarak orijinalinden pek farkı yok. Ki bu da 10 bölüm boyunca teknik anlamda hiçbir sorun yaşamayacağımızın garantisi. Ejderler de, şehir de, iç tasarımlar da gayet şahane. Rhaenyra’nın yetişkinliğini canlandıracak olan Emma D’Arcy’nin söyledikleri geliyor aklıma:

King’s Landing setine ilk geldiğimde çok şaşırdım. Orada onlara filmler artık böyle yapılmıyor sizin haberiniz yok mu demek istedim. Neredeyse her şeyi birebir aynı yapmışlar.

İlk bölümde dikkatimi çeken bir diğer detay Valyria dilini çok iyi kullanıyor olmaları oldu. Orijinal dizide kullanılan dilde bir yapmacıklık söz konusuydu lakin Matt Smith ve Milly Alcock dili öyle güzel konuşuyor ki hayran kalmamak elde değil.

Turnuvada karşılaştığımız ve Daemon’u da devirmeyi başaran Criston Cole, dizinin en önemli karakterlerinden birine dönüşecek. İleride kendisini zaten sarayın bir parçası olarak göreceğiz. Onun daha ilk bölüden Rhaenyra’ya olan merakını belli etmesi de gelecekte yaşanacakların habercisi.

George R. R. Martin’in Hot D olarak adlandırdığı House of Dragon’da normalde 17 ejderha olması gerek. Yapımcılar ise ilk sezonda 9 tanesini göreceğimizi söylüyor. Yanlış görmediysem de 2 tanesi olan Syrax ve Caraxes’i gördük bile. Daemon’un ejderi olan Blood Wyrm lakaplı Caraxes’in ise tasarımı şahane. Uzun boyunlu, kıpkırmızı derisi ile görsel olarak gerçekten korkunç.

Sözün Özü

House of Dragon, övüldüğü kadar var. Uzun süre sonra hikaye ve tasarımsal işçilik olarak böylesine düzgün bir işle karşılaşmak çok sevindirdi beni. Birkaç ten ve saç rengi değişimi dışında hikayeye sadık kalacaklarının garantisini de almış gibiyiz. Daha ilk bölümden entrika tufanının açılışını da yaptılar. Orijinal dizinin ilk 5 bölümü çok sıkıcıydı aslında. İlk bölümünde ise izleyenin üzerine çöken bir karanlığı vardı. Fakat House of Dragon, açılış renkli ve güçlü yaptı. Devamı hakkında da umut hatta garanti verdi.

Valerii Ege Deshevykh
Ukrainian Creative Director | Motion Picture Writer | Horror Freak

Estetik Bir Yautja Hikayesi: Prey

Previous article

House of the Dragon – First Episode Review

Next article

You may also like

Comments

Leave a reply