0

Daha önce A Quiet Place ve The Boogeymanin senaryosunu yazan ve en son ise Adam Driver’ın başrolünde olduğu 65 (2023) filmini yöneten Scott Beck ile Bryan Woods, son yapımları Heretic ile karşımıza çıkıyor. Ülkemizde 8 Kasım’da vizyona girecek olan film, dünya prömiyerini Toronto Film Festivali’nde yaptı. Teolojik bir akıl oyununa odaklanan gerilim dolu filmin kadrosunda; Hugh Grant, Sophie Thatcher, Chloe East, Topher Grace, Elle Young gibi isimler yer alıyor.

İnanç kavramı, insanlığın varoluşundan itibaren hep var olmuş, insanın doğası gereği bir şeye inanma eğilimi göstermesiyle hayat bulmuştur. İnsanlık nerede olduysa inançlar ve dinler onu takip etmiştir. Büyük medeniyetlerin ve oluşumların her birinin temelinde bir inanç sistemi yer almıştır. Peki, tüm bu inanç sistemlerinin ana amacı yalnızca insanları kontrol etmek midir? Dinlerin kökeni, kutsal kitaplardan önceki destansı hikayelere mi dayanmaktadır? Heretic, dinlerin aslında birer kontrol aracı olduğunu kanıtlamaya saplantılı bir adamın hikayesini anlatıyor. Bay Reed, dinlerin yalnızca geliştirilmiş destansı hikayeler olduğunu kanıtlamak ve bu fikri kabul ettirmek amacıyla iki genç Mormon misyonerini evine hapseder. Onları, inançlarını inkâr etmeye zorlamak için çeşitli işkenceler uygulayan bu sapkın, misyonerlerin inançlarının sınırlarını zorlayan karanlık ve rahatsız edici bir süreç başlatır.

Heretic Film İncelemesi Arakat Mag

Akıl Oyunları ve Manipülasyon

Heretic, A Quiet Place ve The Boogeyman gibi nispeten daha az metine sahip filmlerin senaryosunu yazan Scott Beck ile Bryan Woods için yenilikçi bir adım. İkili bu kez, diyalog ağırlıklı bir gerilim filmi tasarlıyorlar.  Heretic, içerisinde inançlara dair oldukça fazla metine sahip olan; düşündürücü, tartışmacı ve bazen de fazla teorik olmaya çalışan bir film. Karakterler, filmin gerilimiyle beraber insanlık ve inanç kavramları üzerine bolca tartışma yaşıyorlar.  Bay Reed, bu tartışmalar odağında bir nevi kendi dinini yaratmaya çalışıyor. Bu dini, sadece bir manipülasyon unsuru olarak değil. İki genç misyonere akıl oyunlarıyla aslında dinin nasıl bir kontrol esasına sahip olduğunu göstermek için kurguluyor.

İki genç kız, Bay Reed’in evine geldiğinde, inançları gereği ancak içeride bir kadın varsa eve gireceklerini söylüyor. Reed ise eşinin içeride olduğunu ve onlara yaban mersinli turta ikram etmek istediğini söylüyor. Kızlar, turta kokusuna inanarak eve giriyor, ancak turta kokusunun aslında kokulu bir mumdan ibaret olduğu daha sonra ortaya çıkıyor. Bay Reed, bu durumu kızlara; “Ben size bir şeyler söyledim ve sizde buna inanmak istediniz” şeklinde bir özetle açıklıyor. Reed’in kızlara yönelik akıl oyunları ve işkenceleri filmin sonuna kadar devam ediyor. Heretic, peygamberliğin aslında bir sihir gösterisi olduğunu uygulamalı gösterme cesaretini de gösteriyor. İnanç ve söylemler üzerine yapılan bu akıl oyunları, inanç kavramının hem basit hem de oldukça karmaşık olduğuna dair ikilemleri ortaya koyuyor. Diyalogların yüzeysel olduğu zamanlar ve daha güvenli limanları tercih ettiği anlar çoğunlukta olsa da, bir yandan da düşündürücü bir boyuta ulaşmayı başarıyor.

Teoloji, Radiohead ve Lana Del Rey

Heretic‘deki teolojik tartışmalar, sınırsız konuyu ve çok çeşitli örnekleri bir potada barındırmaya çalışıyor. Diyaloglar zaman zaman filmin mizahi yönünü ortaya çıkaran komik referanslar barındırıyor. Hugh Grant’in canlandırdığı Bay Reed, dinlerin insanların zamanında birbirlerine anlattıkları hikayelerin daha gelişmiş bir sürümü olduğunu anlatmak için efsane müzik grubu Radiohead’in “Creep” şarkısını kullanıyor. Şarkının efsanevi İngiliz rock grubu The Hollies’in “The Air That I Breathe”in üst sürümü olduğunu ve The Hollies grubunun bu durum sayesinde bir telif davası kazandığını ama kimsenin bu durumdan haberi olmadığını ancak “Creep”in hala daha popüler bir şarkı olduğu örneğiyle anlatmaya çalışıyor.

Ayrıca, Lana Del Rey’in “Get Free” şarkısının “Creep”e olan benzerliği sebebiyle Radiohead’in dava açtığını da dile getiriyor. Bu aktarım, dünyadaki dinler için yeni ve doğal bir düşüncenin olmadığının dolaylı bir tasviri olarak sunuluyor. Filmin kontrol ve dinlerin sıfırdan yaratılan bir durum olmaması kavramı ile alakalı Star Wars ve Monopoly gibi daha popüler pazarlar üzerinden bir şeyler anlatma isteğine dair başka sahnelere de tanık oluyoruz.

İlahi Bakış Açısı

Heretic‘te Bay Reed, iki genç misyonerle sürekli teolojik tartışmalara giriyor. Ancak bu tartışmaların, kendi dinini kurma ve gösteriş çabasının bir parçası olduğunu anlıyoruz. Karakterin manipülatif ve stratejik hareketleri, Makyavelist bir tona bürünüyor. Genç misyonerlerin acı ve işkence dolu oyunlar içerisindeki ruh durumları, Bay Reed’in gücünü ve hegemonyasını arttırıyor. Karakterin dini bir varlığa dönüşme arzusunu besliyor. Güç ve bilinmezlik, karakterin tahmin edilemeyen tutumlarıyla hikayenin gerilimi artırıyor. Reed, her ne kadar Freudenschade bir tutuma sahip olsa da iki genç misyonere inisiyatif ve bireysel karar olanağı sağlıyor. Bay Reed’in filmin girişindeki cana yakın tutumunun, filmin sonundaki şeytani karaktere dönüşümü, karakterin anlatmak istediği kontrol kavramına uyumlu gelişiyor.

Kızlara bir seçim yapması için sunduğu inanç ve inançsızlık yazılı kapıların aynı yere çıkması, Reed’in anlatım olarak Apateizm ve Agnostizm’in bir bakıma birleşimi olan bakış açısını temsil ediyor. Filmde kapana kısılan kızlar ve yaşanılanlar, Bay Reed’in tasarladığı bir maket ev üzerinden temsil ediliyor. Reed, bir satranç piyonu edasında misyoner kızların maket içerisindeki konumunu belirliyor. Bu kullanım, Reed’in ilahi bakış açısını yansıtırken, Paxton’ın filmin sonunda evdeki konumunu anlamamıza da yardımcı oluyor. Filmin sonunda, ilahi bir güç alt metinine sahip olan Reed, Paxton’ın ona olan ihanetini cezalandırıyor. Final sahnesinde çözüm seyirciye bırakılırken, Paxton’ın filmin başında dünyaya kelebek olarak yeniden gelme isteğini temsil ediyor. Evden kurtulan Paxton, eline konan kelebek ile derin nefesler alıyor. Fakat kelebeğin bir anda yok olması, yaşanılanların halüsinasyonuna dair başka bir soru işareti daha oluşturuyor.

Heretic Film İncelemesi Arakat Mag

Keskinliğin Kayboluşu ve Hugh Grant

Romantik komedilerin aranan yıldızı Hugh Grant’in rol seçimleri Wonka, The Gentlemen, Knives Out gibi filmlerden sonra Heretic ile form değişimine uğramaya devam ediyor. Bir zamanların çapkın romantiğinin ilk defa bu kadar sağlam bir şeytani rolde izliyoruz. Filmin girişindeki cana yakın ve dostane rolü, filmografisinden bir kesit sunarken, filmin sonuna doğru oyunculuğunun gelişimi, kendisine dair yeni bir perspektife sahip olmamızı sağlıyor. Her şeyi sakince açıklayan, sakin ve kibar maskesinin ardında saklı duran şeytani yüzü ile dengeyi iyi bir şekilde korumayı başarıyor. Diğer başroller Chloe East ile Sophie Thatcher ise Grant’in rahatsız edici karakterine başarıyla karşı koyuyorlar.

Heretic, ilk yarısı özelinde gerilimini ve diyaloglarını iyi bir şekilde işliyor. Gizemini, rahatsız ediciliğini ve bilinmezliğini etkili kurguluyor. Fakat bodrum katı sekanslarından sonra temponun düşüşüyle klişe çözümlemelerin tuzağına düşüyor. Filmin kendini açıklamak için verdiği aceleci çaba, ilk yarısındaki oturaklı ve yavaş anlatısını baltalıyor. Hikayenin sonuna doğru anlatım keskinliğini kaybediyor, ilgi çekiciliğini koruyamıyor ve tahmin edilebilir hale geliyor. Filmi bazı yönlerden; akıl oyunlarını işleyişi ve olay örgüsü olarak Saw serisine benzetilebilir. Filmin sonundaki geri dönüşlü çözümlemeler, Saw’ın çözüm sekanslarının dinamiğine benziyor. Bu yüzden filmin, Saw serisinin daha dini esaslı ve entelektüel bir tonu olduğu, abartılı bir dille söylenebilir.

Heretic, eksilerine rağmen, zihin açıcı ve merak ettirici. Din ve kontrol kavramları üzerine dile getirdikleri zaman zaman boşluğa düşse de bir psikolojik gerilim için düşündürücü ve tatmin edici. Filmi izlemeden önce The Hollies’in “The Air That I Breathe“ini dinlemek, size dinlerin “en doğal” sürümüne ulaşma deneyimi yaşatabilir. Fakat Hugh Grant’in “Creep” vokalinin, dinlerin Lana Del Rey ve Radiohead üzerinden anlatımı kadar başarılı olduğuna ve bir daha yaban mersinli turta yiyebilme ihtimalinize dair, ne yazık ki garanti veremiyoruz.


Ahmet Duvan‘ın diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.

Daha fazlası için bizi Youtube, Twitter ve Instagram aracılığıyla takip edebilirsiniz.

Anora: Trajikomik Bir Külkedisi Masalı

The Substance: Bir Body-Horror Mucizesi

Ahmet Duvan

The Girl With the Needle: Grotesk Bir Şiir

Previous article

The Wild Robot: Büyümek ve Annelik Üzerine

Next article

Yorumlar

Yorumlar kapatıldı.

You may also like