DreamWorks Animation yine yapacağını yaptı. 8 Kasım’da Türkiye’de vizyona girecek olan The Wild Robot modern animasyon sinemasına yeni bir soluk getiriyor. Sinemada ve edebiyatta benzeri örneklerini yüzlerce kez gördüğümüz bir temayı mükemmel hale getiriyor. Filmin prodüksiyonunda çalışan 18 departmanın kusursuz uyumu, bu filmi sadece animasyon dalında değil, yılın da en iyi filmlerinden biri haline getiriyor. Peter Brown‘ın aynı adlı çocuk romanından uyarlanan ve Chris Sanders (Lilo & Stitch, How to Train Your Dragon) tarafından yönetilen The Wild Robot, The Iron Giant ve WALL-E gibi sevimli robot filmlerinin arasına katılıyor.
Dokunaklı Bir Hikâye
The Wild Robot, hikâyesini oldukça özgün bir temelde kuruyor: Bir yük gemisi kazasından sonra, “ROZZUM 7134” isimli bir robot, içinde insan olmayan bir adanın kıyılarına vurur. Hafızasında kim olduğunu ya da neden orada olduğunu açıklayacak herhangi bir bilgi yoktur. Bunun üzerine ROZZUM 7134, -ya da kendi tercih ettiği isimle “Roz”- dünyayı keşfeden bir çocuk edasıyla doğayı ve adanın ekosistemini öğrenmeye çalışır. Bu süreçte hayvanlarla iletişim kurabilmek için onların dilini öğreniyor. Bununla birlikte, onlardan öğrenerek kendisine bir yuva bile inşa ediyor. Hayatta kalma becerileri, insanlara yardım etmek için yaratılan bir robot için kazanılması zor bir şey değildir. Lupita Nyong’o tarafından seslendirilen Roz, esasen dostluk kurmaya ve ait olma duygusunu anlamaya çalışırken zorlanıyor.
Bu, daha önce belirttiğim üzere, hiç yazılmamış bir hikâye değil. Gelecek yüzyıl içinde muhtemelen toplumumuza katılacak olan robotların hikâyesini on yıllardır yazıyoruz. The Wild Robot‘u özel yapan şey, bunu yapış biçimi. Hikâye boyunca Roz’un yalnızca bir robot değil, aynı zamanda “canlı” gibi hissetmeye başladığına tanık oluyoruz. Özellikle bir kaz yavrusuna annelik yapmaya başladığında, hikâye derin bir duygusal katman kazanıyor. Hem Roz’un hem de yavrusunun geçirdiği dönüşümler, yalnızca büyüme hikâyesi değil, aynı zamanda insanlığın doğayla olan bağına dair evrensel bir anlatı sunuyor. Bunu da teknik açıdan mükemmel hale getiren bir ekip olduğunda, ortaya ruhu olan bir iş çıkmış.
Teknik Övgü
The Wild Robot, görsel dili ve teknik detaylarıyla öne çıkan bir animasyon filmi kesinlikle. İlk bakışta sade görünen fakat ayrıntılı şekilde tasarlanmış doğa manzaraları, adanın atmosferini başarılı bir şekilde yansıtıyor. Renk paletinde doğanın tonları hakim: kahverengi, yeşil ve gök mavisi gibi doğal renkler, adeta gerçek bir doğa belgeseli havası yaratıyor. Bu unsurlar, bizi doğanın içine çekiyor ve Roz’un metalik yüzeyiyle tezatlık oluşturuyor. Bu zıtlık, karakterin doğayla yaşadığı yabancılaşma hissini görsel olarak da pekiştiriyor.
Film, CGI animasyonunun olanaklarını sonuna kadar kullanıyor. Karakter animasyonları, bir animasyon filminde izlediğim en üst seviye incelik ve akıcılıkta diyebilirim. Film boyunca Roz’un duygu durumu, mavi, sarı ve kırmızı ışıklarla görünüyor. Bu nedenle karakterin mekanik yapısına rağmen, izleyici onunla duygusal bir bağ kurabiliyor. Bir anne figürüne dönüşme sürecinde, animasyonun dokunsallığı ön plana çıkıyor. Brightbill ile olan etkileşimleri, küçük hareketlerle büyük duygular yaratabiliyor.
Ses tasarımı ve müzikler de filme ayrı bir derinlik kazandırıyor. Orman sesleri, rüzgar uğultusu ve suyun sakinleştirici sesi, adanın atmosferini güçlendiriyor. Müzik ise gerektiğinde hikâyeye yumuşak bir ritim kazandırıyor, gerektiğinde ise duygusal zirveleri tamamlıyor. “Kiss the Sky” ve “Even When I’m Not” gibi şarkılar ise çocukluğumdan beri dinlediğim DreamWorks animasyonlarının şarkılarına götürdü beni.
Karakter tasarımlarını da övmek gerekiyor. Sanatçılar, adada yaşayan 47 tür hayvan yaratmışlar ve bunu göstermekten de çekinmemişler. Roz’un adayı keşfederken karşılaştığı kelebeklerle dolu ağaçta, tam 80.000 kelebek çizilmiş. Rakunların Roz’u kovaladığı bir diğer sahnede ise, sürüde tam 997 rakun varmış. Bu delilik düzeyindeki animasyon başarısı, kışı birlikte geçirmeye çalışan hayvanların toplanmasıyla tavan yapıyor. Tam 1.434 hayvanın bulunduğu sekansta, diyaloğu bile olmayan hayvanlar bir karakter gösteriyor. Bunun gibi ince işçilikler, The Wild Robot‘u kusursuz bir işe taşıyor.
Yapım Süreci Hakkında
The Wild Robot‘un yapım sürecini anlamak için, yazım sürecini de anlamak gerekiyor. Yazar Peter Brown, kitabı yazmadan önce yapay zeka ve hayvan davranışları üzerine kapsamlı bir araştırma yapmış. Bu süreçte hayvanların içgüdüsel davranışlarının robotik algoritmalarla olan benzerliklerini fark etmiş. Brown’a göre hayvan içgüdüleri ile robotların programları arasındaki bu benzerlik, hikâyenin ana fikrini oluşturuyor. The Wild Robot’un hayvan ve robot benzerliklerini ortaya koyması, hem çocuklara hem de yetişkinlere hayatın temel gerçeklerini anlatmak için ideal bir araç olmuş.
DreamWorks Animation, The Wild Robot‘un haklarını daha kitap yayınlanmadan satın almış. Stüdyonun başkanı Margie Cohn, önceki işleriyle izleyicileri fantastik dünyalara taşıdığı gibi The Wild Robot ile yeni bir deneyim sunmayı amaçladıklarını söylemiş. Cohn, animasyon filmlerinin yalnızca görsel bir şölen olarak bakmıyor. Bununla birlikte izleyicilere insan olmanın ne anlama geldiğini sorgulatan duygusal bir yolculuk sunduğunu ifade ediyor.
Film adaptasyonunu üstlenen yönetmen Chris Sanders, kitabı ilk kez kızının okul ödevi sayesinde okumuş. Hikâyenin derinliği ve sade anlatımı onu çok etkilemiş. Sanders’a göre hikâye, büyük maceralara açılan kapılar kadar, sessiz ve samimi anların önemini vurguluyor. DreamWorks Animation ise, Sanders’ın kişisel ve sanatsal hassasiyetlerinin bu projeyle mükemmel uyum sağladığını söylüyor. Son işe baktığımızda, bu uyumun mükemmel şekilde çalıştığını söyleyebiliriz.
Yapımcılar, kitabın beyaz perdeye taşınması sırasında hikâyenin temel mesajlarına sadık kalınmasını hedeflemişler. Yapımcı Jeff Hermann, hikâyenin hayvan ve robot ilişkisi üzerinden insanın doğaya yaklaşımının işlediğini söylüyor. Bu nedenle Hermann, hikâyenin geniş yelpazede duygu ve temaları içermesinin ona çok şey kattığını ifade ediyor.
DreamWorks Geri Döndü
Animasyon ekibi, hayvanları doğanın gerçekçi yönleriyle tasvir etmeyi amaçlamış. Yönetmen Chris Sanders, The Wild Robot‘a fazla insansı özellikler vermemenin hikayeye saflık kattığını söylüyor. Animatörler, hayvanların hareketlerine ve davranışlarına detaylı bir şekilde odaklanarak gerçekçiliği vurgulamış. Pedro Pascal‘ın seslendirdiği tilki Fink, bu açıdan muhteşem bir karakter olmuş. Onun hareketlerindeki akışkanlık ve ahenk, yüz ifadelerindeki ufak değişimler, tamamen stüdyonun başarısıdır. Bu yaklaşım, filmin diğer hayvan temalı animasyonlardan ayrılmasını sağlıyor.
Kariyerine elle çizilmiş animasyon çağında başlayan Sanders, sanatın ve işçiliğin değerini çok iyi biliyor. Sanders şöyle diyor:
CG animasyon heyecan verici kamera hareketleri sunarken, elle çizilmiş karakterlerin bazı karmaşık detaylarından ve sıcaklığından da ödün verdi. Başlarda, geleneksel CG’nin bizi sınırlayabileceğinden endişelendim, bu yüzden DreamWorks’ün bu tarzdaki bazı son çalışmalarından esinlenerek illüstratif, ressamsı bir görünüm tercih ettik. Görsellerimizde zarafet, güç ve şiire ihtiyacımız vardı ve bu yaklaşım bunları ve daha fazlasını sağladı. Kapsamlı bir gerçekçilik yerine izlenimci ayrıntıları vurgulayarak derinlemesine resim yapmaya odaklandı. Bu seçim beni sadece güzelliğiyle büyülemekle kalmadı, aynı zamanda sahnelere daha yüksek bir gerçekçilik ve duygu hissi verdi. Bambi gibi erken dönem Disney klasiklerindeki hayvan tasvirlerinden ve Hayao Miyazaki filmlerinin atmosferik ormanlarından ilham aldık. DreamWorks’ün teknolojik gelişmelerinden yararlanarak tamamen benzersiz bir animasyon stiline sahip bir film yarattık. Claude Monet’nin çalışmalarıyla hayat bulan bir Miyazaki ormanı hayal edin.
DreamWorks Animation 30. yılını doldururken, The Wild Robot gibi projelerle yeni deneyimler sunmaya devam ediyor. Cohn, DreamWorks’ün bu projeyle farklı anlatılara açık bir stüdyo olduğunu kanıtlamak istediklerini söylüyor. Biz de bu açıklamaların ışığında gözümüzü ister istemez Shrek 5‘e dikmiş durumdayız.
Uğurcan Çağlayan‘ın diğer yazılarını da okumak için buraya tıklayınız.
Daha fazlası için bizi Youtube, Twitter ve Instagram aracılığıyla takip edebilirsiniz.
Yorumlar