1984 yılında başladığı anime kariyerinde birçok önemli işe imza atan Satoshi Kon, adını Perfect Blue ve Paprika ile söz ettirmeyi başardı. Özellikle Paprika, kendisini dünyaya açan en başarılı işlerinden biri oldu. Aynı şekilde Paprika’nın Inception için fikir verdiğini, sahnelerin birbirine fazlasıyla benzediğini sevenleri bilirler. Satoshi Kon, aklın en derinlerine ulaşmayı seven, akıl almaz işlere imza atan oldukça renkli biri. Kendisinin yaptıklarını izlemek keyifliyken yaptıklarına yetişmeye çalışmak da bir o kadar zor. Animeden anlayın ya da anlamayın, kendisinin animeleri gökkuşağı gibi çok renkli birer çılgınlık yolculuğudur. Zaten bu zorluk da kendisinin animelerini ilgi çekici kılıyor. Paranoia Agent, kendisinin 2004 yılında altına imzasını attığı bir anime dizisidir. Eğer Perfect Blue ya da Paprika seviyorsanız Paranoia Agent’a büyük ihtimal bayılacaksınız. Çünkü Satoshi Kon, bu sefer aklın sınırlarını iyice zorluyor.
Kısaca konusuna değinecek olursak… Tsukiko Sagi, yarattığı Maromi isimli pembe köpek oyuncak ile çok büyük bir başarıya ulaşır. Öyle ki, Maromi şehrin her noktasını süsleyen koca bir maskota dönüşür. Her şey ama her şey Morami olur. Bu büyük başarının ardından firma Tsukiko’dan yepyeni bir oyuncak tasarlamasını ister. Ama Tsukiko kendisine yüklenen yeni misyonu kaldıramaz ve bu büyük yük altında ezilir. Stres bütün vücudunu sarar. Tam delireceği anda ise ayağında patenleri olan, elinde kırık beyzbol sopalı bir çocuk çıkagelir ve kendisine vurarak saldırır. Tsukiko’ya yapılan bu saldırı bütün haber bültenlerinin ana konusu haline gelir. Adını Shonen Bat koydukları bu gizemli saldırgan şehrin bir anda yeni efsanesine dönüşür. Şehrin herhangi bir noktasında birisi yaşadığı stres altında ezilmeye başladığında Shonen Bat orada beliriyor ve onlara saldırıyor. Tsukiko ile başlayan saldırılar zamanla seriye bağlanır ve Shanon Bat, sokakların korkulu rüyasına dönüşür.
Satoshi Kon, Paranoia Agent’ta oldukça ilginç bir yaklaşım sergilemiş. Diğer animelerine nazaran Paranoia Agent, özellikle kurgusal açıdan çok daha başarılı bir iş. Bu da kendisi geliştirdiğini ve bakış açısını genişlettiğini gösterir. Tekdüze bir anime anlatımı yerine geçişler, kurgusal değişimler ve senaryoda farklı zaman kullanımları ile Paranoia Agent sadece hikayesiyle değil teknik açıdan da oldukça başarılı bir anime. Seyircisini hiç sıkmayan, ekran başında tutmayı başaran bir yaklaşımı mevcut.
Anime, ağırlıklı olarak Japon eğlence kültürüne odaklanırken bir taraftan da insanların günlük hayattaki sıkıntılarına ve değişen morallerine odaklanıyor. Japon eğlence sektörü, bizdeki dizi sektörü gibi kısa sürede devasa işler yapmak zorunda olduğundan büyük bir stres altında ve onları bağlayan tüm kademeler de bu stresi yaşamakta. Tam aksine ise sokaklardaki insanlar bu stresli arkadaşların ürettiği eğlenceyi kendi maskotları haline getirmiş, çantalarından ayakkabılarına bu maskotların yüzleriyle doldurmuş durumda. Anime, sokaktaki sıradan vatandaş ile ofislerine kapanmış stresli insanlar arasındaki farkı hem iş, hem polisiye hem de çocuklar üzerinden elinden geldiğince anlatıyor. Bunu da her bölüm odaklandığı farklı karakterler üzerinden yapıyor.
Nedenini anlamak güç, Tsukiko’ya yapılan saldırı sonrası Shanon Bat’in saldırıları iyice çoğalır. Hali hazırda stresli olan insanlar etraflarında her an çıkıp kafalarına beyzbol sopasını geçirebilecek bir manyak yüzünden iyice geriliyor. Tsukiko’nun saldırısı da bir şekilde başkalarına bağlanmaya, sırasıyla herkesi etkilemeye başlıyor. Paranoia Agent’ın yolculuğu da burada başlıyor. Neredeyse her bölümde yepyeni bir insanla karşılaştığımız animede herkes gerçek dünyadan kopmuş durumda. Bu konuda en çok sabahları öğretmen akşamları eskort olan kadını sevdiğimi söylemem gerek. Polislerin tek bir sorusu aslında animenin bütün sorularına kısmen cevap verebilecek nitelikte:
“Gerçek ile hayal ayrımı yapamayacak kadar gerizekalı mısın?”
Animede karşılaştığımız neredeyse herkes dünyanın gerçeklerinden kopmuş, hayal aleminde yaşayan, az çok kafayı sıyırmış insanlar. Stres ortamı yayıldıkça Shanon Bat için kafasına vurulacak insan sayısı da artıyor. Stres ortamı arttıkça bu hayallerden kopmuş insanlar tek tek bir çizgide birleşmeye başlıyor. Satoshi Kon’un bunu anlatış şekli ise oldukça ilginç. Kişiden kişiye, konudan konuya atlayarak çoğunluklu absürt bir dil kullanıyor. Absürt kısmı ise beni oldukça eğlendirdi. Gerçek dünyadan kopmuş insanlar Shanon Bat’in saldırıları sonrası gerçeğe dönmeleri gerekirken onlar, Shanon Bat üzerinden hurafeler uydurup popüler olmak için fırsat kollamaya başlıyorlar. Viralin gücünü kullanıp kendilerini öne çıkarmaya çalışıyorlar.
Aynı Parika’da olduğu gibi Paranoia Agent da oldukça kafa karıştırıcı bir anime. Adında olduğu gibi hikayede durdurak bilmeyen bir paranoya durumu mevcut. İnsanların kararları, yaptıkları, şehrin içine düştüğü durum ve bunun tek sebebinin altın patenli bir çocuğun olması aslında animeyi komik bile kılıyor. Şehir içerisindeki problemlerimizi, sinir krizlerimizi Shanon Bat üzerinden anlatan Satoshi Kon, kesinliği olmasa da her şeyin atlatılabileceğini ve her şeyin aslında birer delilik olduğunu söylemek istiyor. Fakat çözüm bu kadar basitken şehir, düzelmek yerine daha da delirmeyi seçiyor.
Sözün özü… İlginç, izlerken sürükleyen ama anlaması da oldukça zor bir anime arıyorsanız Paranoia Agent kesinlikle denemeniz gereken bir anime. Satoshi Kon’un animelerini aşinaysanız, zaten kendisini tanıyor ve güveniniz tamdır. Birçok karakter arasından bir tanesini kendinize yakın bulup dışarıdan kendinize de eleştirel bir gözle bakabileceğiniz Paranoia Agent, gerçek hayatın biraz, belki de fazlasıyla abartılı bir yansıması gibi.
Yorumlar