0
6.5
product-image

The Devil in Me (2022)

The Devil in Me, her şeye rağmen serinin ve interactive survival horror drama türünün hayranları için tatmin edici bir yapım oluyor

Supermassive Games firması 2015 senesinde Sony Interactive Entertainment’in yalnızca PlayStation konsolları için piyasaya sürdüğü Until Dawn adlı interactive survival horror drama türündeki oyunu ile ortalığı kasıp kavurmuştur. Until Dawn, karakterlerin kaderinin her saniye oyuncuya bırakıldığı, hikayenin oyuncunun tercihleriyle geliştiği, ünlü film oyuncularının yer aldığı sinema filmi tadında bir deneyim sunmaktadır. Supermassive bu oyundaki başarısıyla oyun pazarındaki interactive survival horror drama boşluğunu fark edince kolları sıvayıp birçok farklı oyundan meydana gelen The Dark Pictures Anthology projesini ortaya koyar. Hem bilgisayar sistemine hem de konsollara çıkan bu oyun serisi için Bandai Namco Entertainment ile anlaşmıştır.

Serinin ilk oyunu olan Man of Medan 2019 senesinde piyasaya sürülmüştür. Ardından senede bir oyun piyasaya sürerek The Devil in Me (2022) ile The Dark Pictures Anthology serisinin 1. sezonunu tamamladıklarını ve 2. sezonun 2025 senesinde Directive 8020 adlı oyun ile başlayacağını duyurmuşlardır. Uzun bir süre ses çıkmayan firma yakın zamanda Gamescom etkinliğinde Directive 8020 için yeni bir tanıtım duyuru videosu yayınlamıştır.

The Devil in Me: Korku Sinemasının Azılı Katillerine Saygı Duruşu

The Devil in Me‘nin hikayesinde, bir belgesel film ekibinin, gizemli bir davet ile programlarının bir bölümünü çekmek üzere Michigan’daki bir adada bulunan görkemli ve ıssız otele davet edilir. Tarihte kayıtlara geçmiş ilk seri katil olan H. H. Holmes’un Murder Castle lakaplı otelinin bir kopyası olan bu otele yerleşen çekim ekibi, çok geçmeden bu karanlık sırrın farkına varacak ve tuzaklarla dolu otelde hayatları için mücadele edecektir.

The Devil in Me, serinin önceki oyunlarında olduğu gibi hikayesini korku sinemasının pek çok başarılı örneğinden ilham alarak oluşturuyor. Tuzaklı cinayet evine davet edilme konsepti pek çok kez kullanılmış popüler bir konu olup Vincent Price‘ın oynadığı 1959 yapımı House on Haunted Hill ile 1999 yapımı aynı adlı remake akla gelen filmler oluyor. Ancak burada herhangi bir doğaüstü unsur bulunmayıp hastalıklı ve zeki bir katil başı çekiyor. Hikayenin meşhur seri katil H. H. Holmes ile bağlantısı ise katilin onu kendine örnek almasından ve ona benzeyen giyiminden ibaret kalıyor. Katilin yarım maskesi ise Phantom of the Opera‘yı anımsatıyor. Tabii ortada kurbanlarını çeşitli tuzaklarla avlayan bir seri katil olunca Saw serisi ile Cube serisini de anmamak olmaz.

Özellikle katilin kurduğu bazı akıl almaz ölüm tuzakları bolca Saw serisindeki sahneleri hatırlatıyor. Kandan ve dehşet verici ölümlerden sakınmayan oyun yer yer Gore türüne ancak temelinde korku sinemasının Slasher türüne hizmet ediyor. Katilin her an her yerden birden çıkıvermesi ve soğukkanlılıkla ağır ağır yürüyerek kurbanlarına ulaşması ise korku sinemasının efsane ismi Michael Myers’ı (Halloween serisi) direkt olarak akıllara getiriyor. Böylece hikaye yönünden büyük yenilikler sunmuyor olsa da sinemadan aldığı ilhamlar ve efsane korku filmlerine gönderme niteliğindeki sahneler ve karakterler ile türün seveni oyuncuları yakalamayı başarıyor. Özellikle Charles’ın sigara bulmak için girdiği odadaki barda karşılaştığı robot barmen ile olan sahnesinin The Shining‘de Jack’in barmen ile olan sahnesine benzerliğiyle korku sinemasına aşina olanları etkiliyor.

Tercihlerle Ölüm Kalım Meselesi

The Devil in Me, serinin oynanış pratiklerini birebir sürdürüyor ve herhangi bir yenilik katmıyor. Sinematik dünyanın içinde ilerleyen oyuncular, anlık olarak beklenmedik gelişmelere tepki gösterip, tuşlara basıp karakterlerin kaderini ve oyunun gidişatını belirliyorlar. Supermassive, Until Dawn ile çığ açıcı bir işe imza atmışken TDPA serininin ilk halkası Man of Medan ve ardından gelen Little Hope (2020) ile özellikle oynanış konusunda büyük bir gerileme yaşamıştı. Until Dawn‘da oyuncular birçok sahnede seçim hakkına sahiplerken TDPA serisinin ilk oyunlarında tam tersine büyük oranda yürüyüp sinematik izlemeye mahkum bırakılmışlardı. Bu da ne yazık ki hikayeye ve atmosfere rağmen oyuncuları kısa sürede soğutan bir durum oluşturmuştu.

Neyse ki durumun farkına varmışlar olsa gerek ki serinin üçüncü oyunu House of Ashes (2021) ile yavaş yavaş düzelmeye başlayan oynanış The Devil in Me‘de neredeyse köklerine dönüyor. Ancak komiktir ki firma hala Until Dawn seviyesine tekrar ulaşamıyor. Oyuncuyu tercihler ve anlık kararlarla diri tutmak serinin en önemli parçası oluyor. Interactive survival horror derken zaten amaç, oyuncunun gerçek hayattaki iradesini oyuna aktarması ve kendi kaderini belirleme şansına sinematik bir deneyim eşliğinde sahip olması oluyor. Şahsen bu durumun oldukça gerçekçi ve gerilim dolu bir deneyim sunduğu kanaatindeyim. Hatta birçok oyuncunun aksine oyunu bitirdikten sonra kritik anlara dönüp başka kararlarla neler olacağını görmeye de karşıyım. Sonuçta gerçek hayatta geriye dönüp tercihlerimiz ile geleceğimizi değiştirme şansımız olmuyor.

Seneler Geçse de Gelişmeyen Grafikler

Supermassive, istikrarsız ilerleyişine rağmen sunduğu tercihli oyun sistemi nedeniyle adeta bir suçlu zevk haline geliyor. Firma olarak Until Dawn‘dan yani 2015’ten bu yana grafikler konusunda oldukça az bir yol kat ediyor. TDPA serisi başta umut vaat etse de firma senede bir çıkarttığı oyunlarla grafik konusunda kendini geliştirme kaygısı gütmediğini açıkça ortaya koyuyor. Oyuncular, küçük yumuşatmalar ve iyileştirilmiş sinematikler dışında özellikle oynanış kısmında dönemin gerisinde kalan grafiklerle karşılaşıyorlar. Bu da doğal olarak oynanış keyfini olumsuz etkileyen bir durum oluyor.

Ayrıca her oyunda ünlü film oyuncularını ve gerçek isimleri motion capture yöntemiyle oyuna dahil ettikleri göz önünde bulundurulursa grafiklerin gelişmemesi büyük bir sorun haline geliyor. Bilgisayar kısmında düşük sistemlere de hitap eden oyunlar çıkartmak amaçlanıyorsa bile bu bahane olamayacak kadar önemli bir sorun haline geliyor. 2022’den bu yana firmadan ses çıkmamış olması ise TDPA serisinin 2. sezonunda gelecek oyunlar için bir umut ışığı oluyor. Grafiklerin ve oynanış dinamiklerinin büyük oranda geliştirilmesi nedeniyle büyük bir ara verilmiş olduğu düşünülebilir.

2025’in ve 2. sezonun ilk oyunu olacak olan Directive 8020 ile sıkıntıların çözülüp çözülmediği ortaya çıkacak. Gerçi 4 Ekim 2024’te çıkış yapacak olan Until Dawn‘ın remastered versiyonu ile oyuncular, firmanın neleri değiştirdiği ve geliştirdiği konusunda fikir sahibi olabilecekler gibi gözüküyor. PC ve yeni nesil konsollar için yenilenen oyunun tanıtımlarında kamera kullanımından grafiklere pek çok açıdan geliştirildiğine değiniliyor.

Her Oyunda Bir Başka Tanıdık Yüz

TDPA serisi oynanış dinamiklerinin yanı sıra hikayelerinde ünlü film oyuncularına yer vermesiyle de biliniyor. Yine Until Dawn‘ın zengin oyuncu kadrosuyla (Rami Malek, Hayden Panettiere…) başlayan bu gelenek TDPA serisinde devam ediyor. Man of Medan‘da Shawn Ashmore, Little Hope‘da Will Poulter, House of Ashes‘da Ashley Tisdale ve The Devil in Me‘nin başrolünde ise Jesse Buckley yer alıyor. Ünlü oyuncuları kontrol ediyor oluşumuz aynı zamanda bir sinema filmi yönetiyor hissiyatı yaratıyor ve güçlü ikna edici hissiyatı büyük oranda artırıyor.  2. sezonun ilk oyunu Directive 8020‘nin başrolünde ise Lashana Lynch yer alacak. Tabii yine ünlü oyuncular da çağının gerisinde kalmış grafiklerin yer yer kurbanı oluyorlar. Ayrıca oyuncuların büyük isimlerden değil de umut vaat eden başarılı genç isimlerden oluşuyor olmaları da dikkat çeken bir ayrıntı oluyor.

The Devil in Me, oynanışta ve grafiklerde herhangi bir yenilik vaat etmiyor ancak The Dark Pictures Anthology serisinin en iyi oyunu olmayı başarıyor ve Until Dawn kalitesine biraz daha yaklaşıyor. Özellikle oynanıştaki tercihlerin neredeyse Until Dawn‘daki kadar bol oluşu ile öne çıkıyor. Klişe olsa da korku sinemasına göndermeler ve öykünmelerle dolu hikayesiyle oyuncuyu yakalıyor fakat çağının gerisinde kalmış grafikleriyle oynanış keyfini bir nebze düşürüyor. Her şeye rağmen serinin ve interactive survival horror drama türünün hayranları için tatmin edici bir yapım oluyor.

Buğra Mert Alkayalar‘ın diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.

Daha fazlası için bizi Youtube, Twitter ve Instagram aracılığıyla takip edebilirsiniz.

Star Wars Outlaws: Köprüden Önce Son Çıkış

Black Myth: Wukong: Maymun Kral’ın Doğuşu

Filmekimi Heyecanı Bu Yıl İstanbul, Diyarbakır, Ankara ve İzmir’de!

Previous article

Speak No Evil Filminin Başrol Oyuncusu James McAvoy ile Röportaj!

Next article

Yorumlar

Yorumlar kapatıldı.

You may also like