0

The Flash Hakkında

Barry Allen, nam-ı diğer Flash, Central Station Polis Departmanı’nda adli kimyager olarak çalışmaktadır. Bir gün yıldırım çarpmasıyla üzerine dökülen kimyasalların etkisiyle yüksek hız gücünü elde eder. Sonrasında ise Bruce Wayne tarafından keşfedilir ve Adalet Birliği’nin bir parçası olarak Darkseid’a karşı mücadele eder. Dünyayı derinden sarsan bütün bu olayların ardından Barry, bir yandan Alfred’in ilettiği suçlarla mücadele ederken bir yandan da kendi hayat mücadelesi ile uğraşmaktadır.

Çocukken annesini trajik bir şekilde kaybeden Barry haksız yere annesinin cinayetiyle suçlanan babasının masumiyetini kanıtlamaya çalışmaktadır. Çarelerinin tükendiği bir anda speedforce hızına ulaşınca annesini kurtarıp her şeyi değiştirebileceğini düşünür. Ancak yaptığı değişiklikler sonucunda yeni bir zaman çizgisi yaratan Barry geçmişini değiştiremeyeceğini fark eder ve orijinal zaman çizgisini kurtarmak için mücadele eder. Bu mücadelede ona Tim Burton’ın Batman’i, Superman’in kuzeni Supergirl ve alternatif zaman çizgisindeki kendisi eşlik eder.

The Flash, zorlu bir çekim süreci sonrasında sonunda izleyici karşısına çıkıyor. Yönetmen koltuğunda kendisini Mama (2013), It (2017),  It: Part 2 (2019) gibi başarılı korku filmleriyle kanıtlamış olan Andy Muschietti bulunuyor. DC Sinematik Evreni’ne baktığımızda ilginçtir ki Muschietti, korku filmi kökenli üçüncü yönetmen olarak yer alıyor; Aquaman (2018) Yön. James Wan, Shazam! (2019) ve Shazam! Fury of the Gods (2023) Yön. David F. Sandberg. Ve yine ilginçtir ki bu üç yönetmen de DC sinematik evreninin tutarlı ve iyi filmlerini ortaya koymayı başarıyor.

 

Bu gönderiyi Instagram’da gör

 

@arakatmag’in paylaştığı bir gönderi

Duygu Yüklü Bir Multiverse Meselesi

The Flash, karakterin şahsi geçmişine odaklanırken önceki filmlerdeki olaylardan ve karakterlerden etkili bir biçimde faydalanıyor. Hikayesinin temeli olan “geçmişe gidip annesini kurtarmaya çalışmak” her ne kadar bilindik (The Flash çizgiromanları ve CW kanalının The Flash (2017-2023) dizisi vb.) olsa da (tıpkı Batman’i Batman yapan ailesinin ölümünü birçok kez görmüş olmamız gibi) bunu DC sinematik evrenindeki olaylarla zekice bağdaştırıyor ve duygu yüklü anne-oğul ilişkisini izleyiciye geçiriyor.

Film, hikayesini Multiverse ve zaman çizgisi ile oynamanın sonuçları üzerine kurduğu için şimdiden bolca Spider-Man: No Way Home (2021) ile ve diğer son dönem Marvel işleriyle karşılaştırılıyor. Ancak bilindiği üzere her iki firmanın da hali hazırda paralel evrenler üzerine kurulu hikayeleri senelerdir mevcut durumda. The Flash mizahın bol kullanımına rağmen (ki mizahı başarılı olsa da azaltılabilirmiş) anne özlemini, çaresizliği ve anne-oğul ilişkisini etkileyici bir biçimde işleyerek No Way Home’a göre daha duygu yüklü bir paralel evren hikayesi sunuyor (şahsi görüşüm). Film başına gelen aksaklıklara, ertelemelere rağmen 2 saat 24 dakikalık süresi boyunca senaryosu ile başından sonuna kadar sürüklüyor.

Hatta sürekli olarak uçuruma sürüklenen DC sinematik evreninin neredeyse kurtarıcısı olabilecek potansiyele bile sahipken alınan kararlar nedeniyle parodi tadında Shazamvari bir son ile bitiriliyor. Flashpoint çizgi roman serisinde olanlardan da esinlenilen hikâye hem Affleck’in Batman’ini hem de efsanevi Keaton’ın Batman’ini göz doyurucu bir biçimde sunuyor. Michael Keaton’ın yaşlı Bruce Wayne olarak Batman Beyond’a oldukça yakışabileceğinin sinyalleri de veriliyor. Multiverse olayının olmazsa olmazı cameo görünümler ise filmin tadından yenmez keyifli anları oluyor (Spoiler olmaması adına cameolardan bahsetmiyorum). Yalnızca şunu diyebilirim ki lütfen artık her DC filmine Wonder Woman bantlamayın…
The Flash Arakat Mag

DC’nin Bitmek Bilmeyen CGI Sorunları

Film, hız kesmeyen aksiyon sahnelerine ve iyi bir sinematografiye sahip ancak CGI efektleri ile göz kanatıyor. Nedendir bilinmez DC sinematik evreni CGI konusunda bir türlü kendisini toparlayamıyor, yapaylıktan kurtulamıyor.

Özellikle The Flash, bunca gecikmeye ve gelişmeye rağmen CW dizisi olan The Flash ile benzer efektlere sahip oluşuyla fazlasıyla üzüyor. Aslında James Gunn’ın The Suicide Squad’ı (2021) ve David F. Sandberg’ün Shazam! Fury of the Gods’ı (2023) ile DC’nin başarılı CGI efektli filmler de yapabildiğini görmüştük ancak nedendir bilinmez The Flash bu yolda ilerlemiyor. Belki de filmi başarısızlığa sürükleyecek en büyük etken de bu oluyor (Şahsen hikayesi ve karakterleri sayesinde ben çok takılmadan keyifle izledim). Danny Elfman’ın bestelediği Tim Burton’ının Batman’inin efsanevi tema müziği başta olmak üzere film müzikleri ile de memnun ediyor, müzikler aksiyonu destekliyor.

The Flash Arakat Mag Keaton Yaşlı Batman Portesi ile Hafızalara Kazınacak!

Filmin yaramaz oyuncusu, başrolü (a.k.a. Suç Makinesi) Ezra Miller bir kez daha Flash karakterine hayat veriyor. Çekim süreci boyunca işlediği suçlar ile gündeme gelen ve filmi pek çok kez iptal noktasına getiren Miller şaşırtıcı bir biçimde filmde kalmayı başarıyor. Şahsi hayatını bir kenara bıraktığımızda tadından yenmez bir oyunculuk performansı sunuyor.

Hatta DC sinematik evreninde Batman v Superman’de (2016) ilk kez gözüktüğünden bu yana en iyi performansını sunduğu rahatlıkla fark ediliyor. Ben Affleck kısa süre de olsa yine iyi bir Batman ve Bruce Wayne sunuyor (ki bence Affleck’in de en iyi performansı). Genç oyuncu Sasha Calle ilk kez Supergirl olarak karşımıza çıkıyor ve memnun etmeyi de başarıyor. Filmin asıl yıldızı ise tabii ki Michael Keaton oluyor. Batman Returns’den (1992) bu yana Batman olarak göremediğimiz efsanevi oyuncu Michael Keaton yaşlanmış ancak henüz işi bitmemiş bir Batman portresi ile hafızalara kazınacak bir performans sergiliyor. Yine zaman çizgisinin oynanmasından dolayı karşımıza çıkan General Zod’a hayat veren Michael Shannon da mutlu ediyor.

The Flash, başarısız CGI efektlerine ve stüdyo kararı ile harcanmış potansiyeline rağmen duygu yüklü, sürükleyici ve sağlam temelli multiverse senaryosu, karakterleri yaşatan başarılı oyuncu performansları, çizgi roman estetiği, cameo görünümleri ve başarılı teknik arka planı ile DC sinematik evreninin hem yakın zamanda hem de genelinde iyi işlerinden birisi olarak vizyonda yerini alıyor. İyi bir perdede izleme imkânınız varsa kaçırmamanızı şiddetle tavsiye ederim.

Buğra Mert Alkayalar’ın tüm yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.

Asteroid City: Deneysel İki Farklı Dünya

BlackBerry: Her Yükselişin Bir Çöküşü Vardır

 

7

Elemental: Şehre Yolculuk

Previous article

Asteroid City: Deneysel İki Farklı Dünya

Next article

Yorumlar

Yorumlar kapatıldı.

You may also like

More in DCU