İlk filmi Sickhouse ve ikinci filmi Pure ile hatırladığımız Hannah Macpherson’ın yeni filmi Time Cut Netflix’te gösterime girdi. Bir gerilim ya da korku filmine göre fazla “şenlikli” olan Time Cut bir çeşit Cadılar Bayramı seyirliği diyebilirim. Her ne kadar gerilim ve korku türüne ait olduğu söylense de türe pek çok açıdan uzak bir film.
Senaryosunu yönetmen Hannah Macpherson ve Michael Kennedy’nin yazdığı Time Cut, hikâyesini 90 dakika boyunca klişelere sığınarak tamamlıyor.
Klişe Konuyu İyi Anlatmak Zordur
Film 2003 yılında, liseli Summer’ın (Antonia Gentry) maskeli bir katil tarafından öldürüldüğü soğuk bir sahneyle başlıyor. 2024 yılına geldiğimizde ise kız kardeşi Lucy (Madison Bailey), Summer’ın kaybıyla başa çıkmaya çalışıyor.
Hiç tanışmamış olsalar da Lucy, ablasının ölümünü unutmayan bir evde büyümüştür. Ölüm yıl dönümünde, Lucy ablasının öldürüldüğü yerde bir ritüel gerçekleştirir, ancak bu sefer onu geçmişe, ablasının ölümünden bir hafta öncesine gönderen bir zaman makinesiyle karşılaşır. Lucy, tarihi değiştirmenin bir yolunu bulmaya çalışır.
Bu klasik giriş geçen yılki Cadılar Bayramı’nda gösterime giren Totally Killer ile büyük ölçüde benzerlik taşıyor. Her iki filmde de bir liseli kız, annesinin bir katil tarafından öldürülmeden önceki geçmişine gidiyor. Filmdeki en ilgi çekici fikir ise, Lucy’nin kız kardeşini kurtarırsa kendi varlığının tehlikeye girecek olması, çünkü ailesi onu bir “yedek” olarak görmüş olabilir. Ancak bu karanlık tema, filmin duygusal etkisi uğruna yeterince derinleştirilmiyor ve yüzeysel kalıyor. Hikâyesini bu girişle anlatan Time Cut (tıpkı Totaly Killer gibi) vasat bir film olmanın ötesine geçemiyor. Zamanda yolculuk yapma fikrinin klişe oluşu hikâyenin gücünü oldukça düşürüyor.
Gerçekçi Olmayan Sahneler
Time Cut’ın en büyük problemlerinden birisi de gerçekçi olmayan sahnelerle dolu olması. Buna ek olarak gerilim ve yenilikçi öldürme sahnelerinin eksikliği ciddi bir sorun oluşturuyor. Ayrıca filmde atmosfer yetersiz. Time Cut, Netflix yapımı bazı filmleri için (Uglies, The Union) daha önce de kullandığım gibi “izle unut” filmlerden birisi olarak kalıyor.
Yönetmen Hannah MacPherson, önceki slasher döngüsüne nostaljiyle birlikte fazlasıyla güveniyor ancak bu nostalji, sınırlı bir etki yaratıyor. MacPherson ve yazar Michael Kennedy, kız kardeşlerin eşcinsel kabulü üzerine dokunaklı bir sahneyle hafif bir orijinallik yakalamaya çalışsa da atlamalı kurgunun vasat bir örneği olmanın ötesine geçemiyor.
Yine de öne çıkan şeyler de yok değil. Örneğin Bailey ve Gentry’nin birbirinden habersiz iki kardeşi oynadıkları performansları dikkat çekici. Time Cut zaman yolculuğunun ayrıntılarına gereğinden fazla odaklanıyor. Sanki izleyicilerin bu tür bir korku filminden bilimsel bir tutarlılık beklediği düşünülüyormuş gibi hissediyoruz. Son zamanlarda birçok korku filminde olduğu gibi, slasher unsurlarının işlenişi tembelce kalıyor.
Kendine Yeten Bir Teknik
Bir filmi iyi yapacak birçok unsur vardır. Filmin her şeyden önce hikâyesi güçlü olmalıdır. Eğer hikâyesi o kadar güçlü değilse onu anlatma şekli, yani filmin dili iyi olmalıdır. Ya da bunlara kıyasla daha farklı bir yerde duran “teknik yapısı” iyi olmalıdır. Time Cut’ın hikâyesinden ya da dilinden bahsederken çok iyi şeyler söylememiz kolay değil. Peki ya tekniği? Teknik açıdan da çok iyi diyebileceğim bir film değil Time Cut.
Zamanda atlamaların olduğu bir film olduğu için en başta kurgusuna bakmamız gerekiyor. Atlamalı kurgu için fazla “silik” bir film izliyoruz aslında. Farklı zamanları birbirinden ayırt etmemizin mümkün olamayacağı bir görüntü kullanımı var. İşin tuhafı bunu da gayet normal bir şeymiş gibi soğukkanlı bir şekilde yapıyor. Ne karakterlerden ne de sahnelerin atmosferinden zaman farkını anlayamıyoruz. Kurgusu açısından tam olarak sebebini anlayamadığım ama iyi tutturulmuş bir ritim var. Bu aslında güzel bir şey ama aksayan bu kadar şeyin içinde o da kendini gösteremiyor. Felsefesi olmayan bir kurgu olmasına rağmen iki farklı kurgucunun çalıştığını da söylemem gerek. Özetle bu filmde kurgu “teknik bir özellik” olmanın ötesinde hiçbir anlam ifade etmiyor.
Görüntü kullanımı ise klasik anlatının genel kodlarını taşıyor. Görüntü yönetmeni yakın çerçevelerle ve hareketli kamera kullanımıyla karakterle özdeşleşme yaşamamızı istiyor. Çatışmaların olduğu sahnelerde ise zaman zaman kamera biraz uzağa kuruluyor.
Time Cut, korku filmi olmanın ötesinde aksiyon filmi kodlarını taşıyan bir film. Netflix’in hızlı üretip seyircinin de hızlı tüketmesi için üretildiği çok belli. Bu da yukarıda da söylediğim gibi filmi “izle unut” haline getiriyor.
Can Ahmet Çelik‘ın diğer yazılarına bakmak için buraya tıklayınız.
Daha fazlası için bizi Youtube, Twitter ve Instagram aracılığıyla takip edebilirsiniz.
Yorumlar