Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali bu yıl da tüm sinemaseverleri kucaklarken, yarışma programıyla farklı tatta filmlere ev sahipliği yapmaya devam ediyor.
Uluslararası Ödüllü Filmler
The Seed of the Sacred Fig
Başarılı bir çıkış noktası yakalayan senaryosu, uzadıkça yeni katman katmak yerine tekrara düşüyor. Bu yüzden de süresi sarkmaya başladığı göze çarpıyor. Öte yandan dönemin olaylarını ve isyanını içerden infaz memurunun ailesi tarafından anlatmak filmin en önemli noktası olarak değerlendirilebilir.
Filmin 168 dakikalık süresinin 48 dakikalık bölümünün sanki İran Kültür Bakanlığı’nın Turizm destek fonu için hazırlandığı hissi vermesi ve yönetmenin filmi yüzünden hapis cezası alması büyük bir ironi oluşturuyor.
All We Imagine As Light
Melankolinin tüm ruh halinize hakim olduğu, kaosun içinde yalnızlık duygusunu iliklerinize kadar yaşatan atmosferi ve hayatın içinde yeriniz neresi gibi konuları düşündüren gerçekçi ve başarılı senaryosu ve mizansenleriyle başarılı bir yapım olarak dikkat çekiyor.
Süresi biraz daha toparlansa filmin daha çok ses getireceğini düşünüyorum. Yine de bu haliyle de epey sinema hissini veren bir film karşımıza çıkıyor. Karakter çalışmaları titiz ve gerçekçi çizilmiş. Hindistan gibi şatafatlı bir sektörin içinden sıyrılan bu yapım, bağımsız ABD filmlerine daha yakın duruyor.
Ulusal Yarışma Filmleri
Döngü
Sıkışmışlığın bunaltıcı etkisini seyirciye iyi geçirebilen eli yüzü düzgün bir film olarak öne çıkıyor. Eskimiş, yıpranmış mekan tasarımları ve karakterlerin gri ruh halleri hikayenin kendi içinde çatışmalarla ayakta kalmasını sağlıyor.
Üst sınıfın “aile olmak” yanılsamasını alt sınıfa dayatması yüzünden alt sınıfın her hareketinde samimiyet ararken ezilmesi filmin belki de en dokunaklı anlarını içeriyor. Ancak filmi çeşitlendirmek adına kurulan kimi rüya/sanrı sahneleri filme oturmuyor. Yönetmenin önceki filmi Koridor ile yer yer benzeşmesi, yeni bir film içinde deja vu hissi uyanmasına neden oluyor. Bazı oyuncu performansları göze batmasına rağmen fiziksel olarak Hiam Abbas’ı andıran Serpil Gül başrolde çok başarılı ve en büyük ödül adaylarının başında geliyor.
Gecenin Kıyısı
15 Temmuz olaylarına asker gözünden bakan ve o gecenin gerçek kurbanları esas kim sorusunu ima eden bir film olarak dikkat çekiyor. Gecenin Kıyısı temelinde bir ağabey kardeş hikayesi olarak sınırlarını belirlese de, her detayında mesajlar içeren ve içinizdeki katillerin altını çizen çarpıcı bir senaryoya sahip diyebiliriz. Müzikleri, teknik işçiliği ve merak uyandıran senaryo akışıyla gerçek sinema hissini yakalıyor.
Karakterlerinin gelgitli yapısı ve değişken kurban dinamikleriyle yakın dönem siyasetinin özetini küçük bir hikaye üzerinden genele yaymayı başarması filmin izleyici gözünde büyümesini sağlıyor. Ahmet Rıfat Şungar’ın tatmin edici bir performansı var. Berk Hakman ile uyum içindeler. Sorgu sahnelerindeki kimi imalar filmi izlerken düşünmemizi sağlıyor. Türker Süer bir ilk film için kontrollü ve planlı bir filmi başarıyla sunarken Adana Altın Koza Film Festivali yerli yarışmanın en iyi filmi olmayı başarıyor.
Hiçbir Şey Yerinde Değil
Son derece kibirli bir film olarak kabul edilebilir. Yönetmen bu kadar politik bir olaya ve yaşanan acıları apolitik bakış açısıyla anlatarak, tüm ideolojilerle bir nevi alay ediyor. Türkiye’nin politik tarihindeki şiddetin anlamsızlığını, şiddeti çıplak bir şekilde sunarak eleştiriyor. Ancak eleştirirken söylediklerini ezbere metinlere sırtını dayayarak yapıyor.
Burak Çevik kendi sinemasında devrim yaparken, teknik anlamda kariyerinin en başarılı filmine imza atıyor. Özenli plan sekansları ve oda tiyatrosunu andıran oyunculuklarıyla teknik anlamda doyurucu ama oyuncu yönetimi olarak prototiplere sıkışmış bir şablon görüyoruz. Senaryo geri planda kalıyor. Sanki tüm film teknik denemeler için bir sebep olarak kullanılmış. Bu tip denemeler genel kitle için rahatsız edici olsa da yönetmenin protest tavrını takdir ediyorum.
Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri
Yöresel öğelerle bezeli Elia Suleiman tarzında gündüz geçen bir After Hours denemesi diyebiliriz. Kısıtlı imkanlarla çekilmesine rağmen en iyi işi kotarmayı başarmışlar. Gücünü insan doğasının tuhaflığından ve çekilen coğrafyanın doğallığından alıyor. Ancak filmin senaryosu uzadıkça skeçleşerek geçici bir keyiften öteye gidemiyor.
Durum komedisinin absürt bir örneği olarak takdir edilebilir. Ancak 80 dakikalık süresinin, her ne kadar seyir zevki olsa da çekiştirilerek uzatılmaya çalışıldığını kabul etmek gerekiyor. Muhtemelen ulusal yarışmanın izleyici ödülü için en büyük aday olarak yorumlanabilir.
Daha fazlası için bizi Youtube, Twitter ve Instagram aracılığıyla takip edebilirsiniz.
Cannes’dan Berlin’e, 2024’ün ödüllü filmleri Adana Altın Koza’da
Yorumlar