By 2005’te çıkan ilk bölümünden itibaren bölümler ilerledikçe kalitesi ve popülaritesi sürekli artan Avatar: The Last Airbender, geçtiğimiz günlerde Netflix‘te live action dizi olarak yayınlandı. Evrenin fanatiklik derecesinde bir hayranı olarak bir çırpıda izlediğim sezonu değerlendirmeden önce tek belirtmek istediğim şey, bu evrene dair bir şeyleri görmeyi gerçekten çok özlemişim.
Karar Aşamaları
2018 yılında serinin yaratıcıları Michael Dante DiMartino ve Bryan Konietzko tarafından yapılan bir açıklamayla birlikte kendilerinin de yapımın içerisinde bulunacağı Netflix tarafından geliştirilen bir live action dizinin geliştirilme aşamasında olduğu haberini almıştık. Hayranlar tarafından serinin yaratıcılarının da işin içerisinde olması sebebiyle gelecek diziye karşı olan beklentiler oldukça büyümüştü.
Bundan sonra ne olduğunu sorarsanız, işler biraz karmaşık. İki yıllık bir sessizliğin ardından gelen bir haberle, fikir ayrılıkları sebebiyle evrenin yaratıcısı olan ikilinin projeden ayrıldığı haberini aldık. Bu, başlarda oluşan pozitif havayı tamamen dağıtarak, bir nevi aslında insanların diziye karşı önyargılarını artıran bir gelişmeydi. Peki, dizimiz geçen yıllarda oluşan önyargıları kırmayı başarabildi mi? Dilerseniz göz atalım.
Genel Gidişat
Sezonun genel hikayesini ve akışını değerlendirmek gerekirse, animasyonun ilk sezonu olan 20 bölümün bazı yönlerden kırpılarak sıkıştırılmış şekilde sunulduğunu görüyoruz. Bölüm sayısı kısa olan bir sezonda bu kırpmaları ve olayların işlenme hızını anlayabilsem de, bazı kısımlarda hızlı işlenmek için olaylar bir anda üzerimize atılıyor gibi hissettiriyor ve izleyiciye pek nefes alma şansı bırakmıyor. Avatar hikayesinin en büyük temel taşlarından biri olan karakter gelişimleri ise bu sıkıştırılmış tempoda biraz yabana atılıyor demek abartı olmaz.
Yapılan uyarlamaların birebir aktarılmasını isteyenlerden ziyade, doğru değişiklikler ve eserin özünden sapmadığı sürece yapılan değişikliklerin benim için sorun değil. Animasyona kıyasla olay örgüsünde yapılan değişikliklerden rahatsız olmasam da, karakterlerin özünde yaşanılan değişikliklerden ötürü pek memnun olduğum söylenemez. Avatar ruhundan uzak, Avatar evreninde geçen bir hikaye olarak geçiyor gibi hissettiriyor bazı yönlerden.
Animasyon ile karşılaştırmanın haksızlık olduğunu düşünsem de, kaynak materyalimizin animasyon serisi olduğunu düşünürsek biraz da zorunda olarak bu karşılaştırmayı yapıyoruz. Animasyondan kopmuşlar mı derseniz kesinlikle hayır, ama animasyona uygun gidiyorlar mı derseniz, cevabım yine hayır olur. Bunun biraz süreyle alakalı olduğunu düşünüyorum. Sekiz bölüm yerine on bölüm olarak sunulsaydı, hem hikaye anlatımının aktarımı konusunda daha rahat hareket edilebilecek, hem de karakter gelişimleri izleyiciye daha çok geçebilecekti.
Detaylar
Oyuncu seçimlerine genel olarak baktığımızda, tercih edilen oyuncuların rollerinde sırıtmadığını görüyoruz. Oyuncular rollerinin altından kalkmayı başarmışlar. Özellikle Suki ve Jet karakterlerini canlandıran iki oyuncu animasyondan fırlamış gibilerdi; performanslarıyla da birlikte kadronun kalanına kıyasla aradan sivrilmeyi başarıyorlar. Kadronun kalanı ise vasatın altına düşmemekte istikrarlılar. Açıkçası, geleceğe dair bir tahminde bulunmak gerekirse, dizinin kalan sezonlarında harika oyunculuklar izleyeceğimize dair olan inancım sınırlı. Ancak bu oyuncuların performansından çok, karakterlerinin senaryoda nasıl yer aldığıyla ilgili. Animasyonun oluşturduğu temelin kullanılmasına rağmen bir şey eklenmediği gibi, çoğu kısımda ne yazık ki mevcut düzenin geriye çekildiğini görüyoruz.
Bana kalırsa, Avatar evreninin uyarlama konusunda en zorlanacağı konu görsellik. Bu eseri canlı bir aktarıma uyarlamak istiyorsanız, bütçe konusunda bol keseden davranmanız gerekiyor. Gerek şehirlerin mimarisi, gerek evrende bulunan canlılar ve tabi ki elementlerin bükülme biçimi. Açıkçası, fragmanlar gelmeye başladığında biraz korkmadım desem yalan olur. Ben özellikle dizinin genelinde bulunduğumuz konumların aktarılma biçimini çok beğendim. Şehirlerin tasarımlarından farklı bölgelerdeki renk tonlarına kadar dikkat edilen her detay hem hoşuma gitti hem de bölgeler arasındaki geçişi anlamama yardımcı oldu. Görsel efektlerin kalitesi tam anlamıyla iki zıt kutup arasında değişmekte. Bazı sahnelerde kaliteli efektler görülebiliyor olsa da bazı kısımlardaki efektler gözünüze kolaylıkla çarpıyor. Bunların ortalamasını aldığımda, sezon genelinde ortalama bir efekt kalitesi sunuyor Avatar.
Tıpkı şehirlerin tasarımlarında olduğu gibi, karakterlere yapılan makyajlar ve kostümler de gayet iyi. Özellikle Kyoshi savaşçılarının makyajları kusursuz görünüyordu. Burada tek itiraz edebileceğim konu Zuko’ya yapılan makyajın daha iyisinin yapılıp yapılamayacağı, ama izledikçe ona da alışabildim. Bunların yanında övmem gereken bir şey daha varsa, bu da serinin müzikleri. Birkaç parçanın, kullanıldığı sahne ile uyuşmadığını düşünsem de toplama vurduğumuz zaman başarılı hatta birkaç sahneyi olması gerekenden daha iyi hale getirdiğini düşünüyorum.
Son Sözler
Avatar evrenine ilk defa adımınızı atacaksanız, dizi sizi ilgi çekici hikayesi sayesinde kendisine bağlayacaktır. Eğer evrenin hayranıysanız, bu dünyayı tekrar görmekten mutlu olsanız da, belli kısımlar muhtemelen hoşunuza gitmeyecektir.
Sekiz bölümlük sezona şöyle bir baktığımızda, ciddi problemleri olmasına rağmen hikayesinin ilgi çekici olması ve karakter çeşitliliği sayesinde kendini izletmeyi başarıyor. Bu diziyi başkasına önerir miyim konusuna gelecek olursak, tamamen ortalama bir dizi olduğunu söyleyebilirim; ne çok yükseği görüyor ne de dibe iniyor. Hafta sonunda açıp izleyip kafa dağıtmalık bir eser, en azından ilk sezonu.
Ali Can Bartu Sakarya‘nın tüm yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.
Daha fazlası için bizi Twitter, Instagram, Discord ve Letterboxd aracılığıyla takip edebilirsiniz.
Comments