0

Yılın en tartışmalı oyunlarından biri olan Dragon Age: The Veilguard, 31 Ekim’de çıkışını gerçekleştirdi. Günümüzün en büyük problemlerinden biri olan nefret üzerinden etkileşim kasma olanağı bu yapımda da karşımıza çıkıyor. İçerisindeki LGBT içerikleri nedeniyle “woke” ve “SJW” gibi terimlerle kolayca nefret kitlesinin önüne bırakılıyor. Bu ithamları yapanların Dragon Age markası ve tarihi hakkında pek bilgi sahibi olduklarını düşünmüyorum. RPG dünyasının köklü serilerinden olan Dragon Age, 2009 yılında çıkan ilk oyunundan itibaren LGBT karakterlerin bulunduğu serinin temel taşlarından bir tanesi.

Bu karakterlerin oyunlar içindeki rollerinin öyle göstermelik değil, özenle yazılmış hikayeye katkı sağlayan karakterler olarak tanıtıldığını belirtmek gerekir. Ne yazık ki, yukarıda da bahsettiğim gibi globalde ve ülkemizde bilmeden yorum yapma konusu normalleşti. İnsanların öfkelerini tetikleyerek üzerlerinden etkileşim kasmak, kolay bir popülerleşme ve takipçi kazanma durumuna geldi. İncelememizin kalanında bu saçma sapan konulara girmeden oyun ve BioWare üzerinden değerlendirmeler yapacağız. Şimdiden iyi okumalar.Dragon Age: The Veilguard Oyun İnceleme Arakat Mag

Yeni Bir Tarz

Dragon Age: The Veilguard serinin diğer oyunlarına kıyasla epey farklı bir oyun. Üçüncü oyunun üzerinden geçen on yıllık zamana bakınca, firmanın düşünce biçiminin keskin bir şekilde değiştiğini görebiliyoruz. Başta ilk oyun olmak üzere, bütün seriyi seven ve oynayan biri olduğumu söylemeliyim. Anthem felaketinin ardından firmanın güvenilir ve garanti bir markasını tekrar canlandırma kararı, aslında herkesin beklediği bir işti. Fakat bu şekilde mi? Ondan pek emin değilim. Dragon Age: The Veilguard‘dan ilk fragmanlar yayınlanmaya başladığında, dehşete düştüğümü söyleyebilirim. Hem sevdiğim bir seri grafiksel açıdan bambaşka bir hale bürünmüştü hem de bu benim pek hoşuma gitmemişti.

Sanat tasarımı olarak serinin diğer oyunlarına kıyasla çok daha cıvık tonlar ve çizimler tercih ediliyor. Görsel stilinin tamamen değişmesini beğendiğimi söyleyemem. Karanlık fantezi temalı bir evreni olduğundan daha cıvık göstermiş. Kötü olduğunu söylemiyorum; gerek çizimler olsun, gerek kaplamalar oldukça başarılı ama bu oyunla ve evrenle uyumlu olduğunu söyleyemem. Şu açıklamayı kabul edebilirim: “Biz bu karanlık fantezi havasını görsel olarak değil, hikaye olarak yansıtıyoruz.” Bu noktada da yapımcıların tercihlerine saygı duyarım.

Oyunun dövüş mekaniklerinden bahsetmek gerekirse, ben de çoğunluğun yaptığı gibi oyunu Rogue olarak oynadım. Sistem olarak, içerisinde hiç sürpriz barındırmayan klasik bir oynanışa sahip olduğunu söyleyebilirim. Diğer Dragon Age oyunlarından farkı, karakterinizi çok daha rahat kontrol edebilmeniz. Animasyonlar daha akıcı ve dodge sistemi oldukça iş görüyor. Yetenek geliştirme konusunda oyunun bize gereğinden fazla yardımcı olduğunu söylemek mümkün. Sanki kolay seviyede oynuyormuşsunuz gibi bir yönlendirme mevcut çoğu zaman. Yan karakterlerin kullanımı ise yine sevdiğim noktalardan biri oldu. Karakterlerin yeteneklerini kombine ederek düşmanları öldürmek, birçok noktada oldukça keyifli. Ama dediğim gibi, hiçbir yenilik getirmiyor desem yeridir.

Dragon Age: The Veilguard Oyun İnceleme Arakat Mag

Dünya ve Rol Yapma

Dragon Age: The Veilguard, günümüzde çoğu oyunun gittiği yönün aksine, açık dünya değil, çizgisel bir ilerleyişe sahip. Bu da yapımcıların en doğru tercihlerinden biri olmuş, dürüst olmak gerekirse. Yeni bir Dragon Age oyunu duyurulduğunda, Baldur’s Gate 3’ün verdiği gaz ile dolu dolu bir açık dünya yapısında başka bir karanlık fantezi oyunu olacağı aklımıza gelmiştir doğal olarak. BioWare burada akıllıca bir karar alarak, deyim yerindeyse hadlerini bilerek, oyunu lineer biçimde kurgulamış. Bu beklentimin, hatta isteğimin tam tersi olsa da ne yazık ki en doğru karar olduğunu söylemeliyim.

Rol yapma öğeleri ise tam bir hayal kırıklığı. Oyun çıkmadan önce, “BioWare’in yaptığı en iyi oyun geri dönüyor” gibi cümleler kurulmuştu. Ne yazık ki sevdiğimiz BioWare çoktan gitmiş ve bu oyun ile birlikte artık kabullendim ki asla geri dönmeyecek. Oyunun karakter yaratma ekranı hiç fena değil; bol keseden sınıf ve ırk seçebilme opsiyonu bulunuyor. Oyunun çıkış yapmadan önceki eleştirilen kısımlarından biri de karakteri özelleştirme kısımlarıydı. Ben burada pek bir sıkıntı bulmadım; kafamdaki karakteri oluşturma konusunda zorluk yaşamadım. Ama eleştirilerin kaynaklandığı kısmı anlayabiliyorum. Böyle oyunlarda insanlar özellikle karakterlerini özelleştirme kısmında saatlerini harcıyor ve estetik açıdan kusursuz olmasını istiyorlar. Dragon Age: The Veilguard bu noktada herkesi çekecek bir yapım değil. Bunun ana sebebi kesinlikle kullanılan grafik dilidir. Ne yazık ki, bir mobil oyundan farksız görünüyor.

Dragon Age: The Veilguard Oyun İnceleme Arakat Mag

Hikaye Ve Kalan Detaylar

Dragon Age: The Veilguard ne yazık ki hikaye açısından da hiçbir şekilde tatmin etmiyor. Son derece klişe bir hikayeyi, hiçbir ekstrası olmadan sunması oyunu tamamen tahmin edilebilir kılıyor. Oyunun genel anlamda özeti gibi bir kısım aslında hikaye noktası. Size seçim şansı bile vermeyen bir RPG oyunundan bahsediyoruz. RPG demek aslında oyuna biraz haksızlık olur; neredeyse tamamen aksiyon oyunu. Dragon Age markasından beklenen bu mu sorusuna kesinlikle “hayır” cevabını vermek gerek.

Karakter animasyonları beni rahatsız etmedi. Fakat seslendirme ve müzikler gerçekten kötü. İlk olarak, müzikler oyunla gerçekten alakasız. Oyunla alakasız olduğu kadar, Dragon Age dünyasıyla da bir o kadar uyumsuz. Oyunun müziklerini Hans Zimmer ve Lorne Balfe gibi sektörün iki dev isminin yaptığını hesaba katarsak, herkesin beklentisi bunun kat kat üstündeydi. Seslendirmeler ise karakterlerle çok alakasız duruyor. Ses tonları da genel olarak beni tatmin etti diyemem. Ama bu biraz daha kişisel bir konu olduğu için herkesin kendi kararını vermesi daha iyi olur.

Oyun, genel anlamda defalarca bahsettiğim gibi tamamen ortalama. Bazı noktalarda sizi tatmin etse de çoğu noktada daha fazlasını talep etmenize veya beklentinizin altında kalmasına neden oluyor. “Kaçırmadan almalı mıyım?” diye soracak olursanız, kesinlikle hayır. Ülkemizde oyun fiyatlarının geldiği seviyeyi düşünürsek, iyi bir indirim beklemekte fayda var. Ya da birkaç ay sonra EA Play kütüphanesine eklendiğinde şans verebilirsiniz.


Ali Can Bartu Sakarya‘nın tüm yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.

Daha fazlası için bizi Youtube, Twitter ve Instagram aracılığıyla takip edebilirsiniz.

A Quiet Place: The Road Ahead: Aman Çıt Çıkmasın

Silent Hill 2: Kaybın ve Korkunun Çarpıcı Sarmalı

6

Ali Can Bartu Sakarya

The Seed of the Sacred Fig: Bir Mikro Sosyoloji İmkanı

Previous article

The Girl With the Needle: Grotesk Bir Şiir

Next article

Yorumlar

Yorumlar kapatıldı.

You may also like