House of the Dragon‘a kaldığımız yerden devam ediyoruz! Son bölümde yaşanan gelişmelerin daha da detaylandırıldığı bu bölümde işler kızışmaya devam ediyor. Kalan iki bölümün ardından sezon finaline uğurlayacağımız House of the Dragon‘a muhtemelen 2026 yılına kadar mahrum kalacağız.
Sitemizde bölümün çıkışının hemen birkaç saat sonrasındaki yazılarımızın ardından, ertesi gün YouTube kanalımızda House of the Dragon incelemeleri yayınlıyoruz. Birkaç kişinin farklı fikirleriyle harmanlanan programımızı izlemek isterseniz, mutluluk duyarız. Yazımıza geçmeden önce klasikleşen spoiler uyarımızı yapıyorum: Lütfen izlemediyseniz önce bölümü tüketin, yoksa yazı keyfinizi kaçırabilir.
Otorite Değişimi
Aegon’un yaralanmasından sonra Aemond’un Kral Naibi olarak seçildiğini görmüştük. Bölüme hemen bu sahnelerle giriş yapıyoruz. Aemond, kardeşinin aksine ne yaptığından son derece emin ve baskın. Aslında geçen bölümde konseyin onu seçmesinin en büyük sebebi de buydu. Alicent’in daha nezaket içerisinde kalabilecek kararlarındansa daha sert hamlelere ihtiyaç duyuyorlar. İlerleyen noktalarda aslında kendi bacaklarına sıkmış olabilirler. Aemond’un Aegon ve Alicent’in aksine zor manipüle olması, Yeşil Konsey’in kendi içerisinde bir çıkmaza girmesine çok müsait.
Siyah Konsey ise uzun zaman sonra ilk defa karar vermiş gibi görünüyor. Corlys’in Kraliçe Eli olarak katılmasının yanı sıra geçen bölümün sonunda Ejderha Binicileri’nin aranacağı kararı verilmişti. İlk deneme olarak ise damarlarında Targaryen kanı akan Sör Darklyn’in kullanılacağını görüyoruz. Bu kısımların kitapta anlatılanlarla benzer olduğunu söylemeliyim. Birçok Ejderha Tohumu olarak adlandırılan Targaryen kanı taşıyan insan, ejderhaları kontrol etmek amacıyla can veriyordu.
Bu bölümlerin dışında Rhaenyra’ya değinmek gerekirse, bu sezon özelinde Rhaenyra’nın en iyi kullanıldığı bölüm olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Emma D’Arcy‘nin mükemmel oyunculuğu ve karakterinin bölüm içerisinde verdiği kararların gerekçeleri oldukça sağlam. Sezonun tonu ve havası dördüncü bölüm dışında benzer geçiyor aslında. Yavaş tempo, bolca replik, sezon finali ve diğer sezonlara altyapı. Kimileri için sıkıcı geçse de benim açımdan izlemesi oldukça keyifli. Tek sorun, bu Yeşiller kısmı için geçerli olmasa da bu bölüme kadar Siyahlar tarafının yerinde saydığını görüyorduk. Bunun da artık yavaş yavaş kırılmaya başlamasıyla birlikte sezon finaline iki bölüm kalmışken, temponun daha da artması ve olayların biraz daha kızışmasıyla sonlanacağını düşünüyorum.
Daemon Ve Kralın Şehiri
Harrenhal’da ise karakterinin kişiliğini özlemesek de oyunculuğuna hayran kaldığımız Viserys kısımlarını görüyoruz. Bir yanım bu halüsinasyon kısımlarının fazla uzadığını düşünse de diğer yanım izlemekten oldukça memnun. Eserin yazarı dahil çoğunun serideki favori karakteri olan Daemon’un, etrafına boş karizmatik bakışlar atan sorunlu amca tiplemesindense derinleşen kişiliğini izlemek bana daha anlamlı geliyor. Elbette bu hikayenin nasıl biteceği en önemli soru. Viserys ile yaptığı konuşmalarda en önemli kısım, Aemma Arryn’i görmemiz. Viserys’in kararıyla hepimizin içini acıtan şekilde hayatını kaybeden karakterimiz, serinin gidişatını belirleyen olayı başlatmıştı. İlk sezondan hatırlayacağımız üzere, bu kayıptan sonra Viserys, kendisini suçlayıp vicdan azabı çekiyordu.
Bu vicdan azabı olay açısından farklı olsa da anlam bakımından Daemonun’kine çok benziyor. Kişisel hırslarını Rhaenyra’ya olan sevgisinin önüne koyan karakterimiz bunun farkında olsa da geri adım atmaktan çekinir bir durumda. Bütün bu kendi içerisinde yaşadığı ikileme anlam getirme macerasının yanında Alys tarafından manipüle edilmesi de işin diğer tarafı. Tamamen dağılmış bir durumda olan Daemon’a karşı uyguladığı pasif agresif tavırlarıyla onu tamamen kafesine almış durumda. Alys’in nihayi amacı nedir bilinmez ama Daemon üzerinde uyguladığı bu hakimiyet Harrenhal ve Nehir Toprakları için oldukça önem taşıyor. Karakterin gidip Grover Tully’nin de icabına bakması bölge siyaseti için oldukça kritikti.
Kralın Şehri’ne döndüğümüzde ise bölümün yıldızının net bir şekilde Mysaria olduğunu söylemem gerekiyor. Daha önceki bölümlerde sık sık bahsedilen Velaryon donanmasının Kralın Şehri’ne olan ticareti kesmesi nihayet patlak veriyor. Hugh Hammer üzerinden anlatılan alt tabaka hikayesi burda kalacakmış gibi durmuyor. İnsanların yüksek bir sesle artık Rhaenyra’dan bahsetmesinin yanı sıra açlığın çıkardığı ayaklanmaları izliyoruz. Viserys’den kalan barış döneminin artık halk tarafından da kabul edilmesi Yeşiller otoritesinin yavaş yavaş sonuna geldiğimizi gösteriyor. Öte yandan Mysaria’nın tam bir Fısıltıların Efendisi edasıyla ”ordumuz yoksa biz de içten fethederiz” stratejisi kusursuz bir biçimde işlemeye devam ediyor.
Geri Kalan Detaylar
Velaryon mirasının kime gideceği ise taht kavgalarının yanında merakla beklenen bir diğer kısım. Artık net bir biçimde gözümüze sokulan Alyn ve Addam’ın, Corlys’in gayrimeşru çocukları olduğu çok açık. Baela’nın da Corlys’i gazlamasıyla, bu iki kardeşin bu miras için en büyük adaylar olduğunu söylemek mümkün. Addam’a tekrar değinmek gerekirse, turnayı gözünden vurdu. Bölümün başında binici aranan Seasmoke’un “Binicimi kendim seçerim, başkası değil” tavırlarıyla Addam’ın peşini bırakmaması, evren içerisinde ejderhaların ne kadar akıllı ve özel bir bağ taşıyan canlılar olduğunu gösteriyor.
Hightower’lara değinmek gerekirse, Aemond’un Otto’yu geri getirme kararı oldukça mantıklı. Kimse yüksek sesle dile getirmese de halk ve Krallık arasındaki gerilimin artmasının en büyük sebeplerinden biri Aegon’un onu göndermesiydi. Gösterişten çok halka “Biz sizden biriyiz” manipülasyonu, karakterin diyarda en zeki siyasi karakter olduğunu seyirciye gösteriyordu. Öte yandan Daeron’dan artık daha sık bahsedilmeye başladı. Gwayne Hightower’ın söylediği gibi, diğer Targaryen çocuklarından pozitif açıdan çok daha farklı. Gelecek sezon ile birlikte diziye katılacak karakteri görmek için şimdiden sabırsızlanıyorum; birçok kişinin favori karakteri olacağına eminim.
Gelelim muhtemelen belli bir kitle tarafından nefret akımının hedefi olacak final sahnemize. Bana kalırsa bu sahne oldukça mantıklıydı. Viserys’in ölümünden beri Rhaenyra’nın yaşadıklarını düşünelim: düşük yaptı, oğlunu kaybetti, Rhaenys’i kaybetti, bunun üzerine neredeyse bütün konseyini kaybetti. Kendi içerisinde bir buhran ve sıkışma yaşayan karakter, yetmezmiş gibi Daemon ile neredeyse bütün bağını koparma noktasına geldi. Bunları düşündükten sonra sezon başından beri Mysaria ile olan ilişkisini düşününce, ona inanan ve pohpohlayan tek karakter olduğunu görüyoruz. Bu yakınlaşmanın cinsel bir çekimden çok duygusal bir ihtiyaç olduğunu söylemeliyim. Berbat bir dönemden geçen birisinin kendisine yakın davranan birine bu şekilde yakınlık göstermesi oldukça doğal. Üstüne üstlük, yani bu karakter bu duygusal ve cinsel yakınlaşmaları yüzünden bu durumda değil mi?
House of the Dragon‘un ikinci sezonunun neredeyse sonuna geldik. Sezon finaline yalnızca iki bölüm kaldı. Sezon yavaş bir tempoda gitse de bölümlerin ardından oldukça konuşacak şey ve tartışacak konu bırakıyor. Haftaya yeni bir House of the Dragon bölümünde görüşmek üzere!
Ali Can Bartu Sakarya‘nın tüm yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.
Daha fazlası için bizi Youtube, Twitter ve Instagram aracılığıyla takip edebilirsiniz.
Yorumlar