2024 yılı, dizi dünyasında adeta bir dönüm noktası oldu. Bir yanda ekranlarımızı büyüleyen devasa yapımlar, diğer yanda samimi ve özgün hikayeleriyle izleyicilerin kalbini kazanan bağımsız diziler…
Bu yıl, hem içerik çeşitliliği hem de kalite açısından zengin bir dönem yaşadık. Sadece bir eğlence aracı olmanın ötesine geçen bu diziler, bizi yeni dünyalara davet etti ve farklı bakış açıları sunarak hafızalarımızda derin izler bıraktı. Dünya çapında izlenen bu yapımlar, yalnızca yerel hikayelerle değil, evrensel duygulara hitap eden konularıyla da büyük bir etki yarattı. 2024, bir kez daha dizi dünyasının altın çağını yaşadığımızı kanıtladı. Şimdi gelin, 2024’te çıkan ve izleyicileri kendine hayran bırakan en iyi dizilere beraber bir göz atalım!
Sugar (Apple TV+)

Mark Protosevich tarafından yaratılan ve Fernando Meirelles ile Adam Arkin‘in yönetmenliğini üstlendiği Sugar, bizi Olivia Siegel adlı genç bir kadının kayboluşuyla başlayan bir soruşturmanın derinliklerine götürüyor.
Başrolde Colin Farrell, Los Angeles’ın kaotik ve büyüleyici sokaklarında bize özel dedektif John Sugar rolünde eşlik ediyor. Gizem türündeki dizilerde alışıldık olan karanlık tonlara sahip olsa da Sugar özellikle Colin Farrell’ın büyüleyici performansı sayesinde fark yaratıyor. Farrell, karakterinin karmaşıklığını ve insani (ve insani olmayan) yönlerini o kadar başarılı bir şekilde yansıtıyor ki izleyiciler kendilerini bu hikayeye tamamen kaptırıyor. Buna karşın, Sugar kesinlikle bu sene çıkmış en iyi Colin Farrell performansı değil.
Sweetpea (Starz)

Bu listede adını birden fazla kez göreceğimiz bir diğer oyuncu da Ella Purnell olacak. Bunlardan ilki, “Sweetpea” 2024 yılında Sky Atlantic ve Starz platformlarında yayımlanan bir İngiliz kara komedi-drama dizisidir. CJ Skuse‘un aynı adlı romanından uyarlanan dizi, Kirstie Swain tarafından yaratıldı ve Ella Jones tarafından başarıyla yönetildi.
Başrolde Ella Purnell, sıradan bir hayat süren ancak iç dünyasında karanlık eğilimler barındıran Rhiannon Lewis karakterini canlandırıyor. Rhiannon, günlük yaşamında göz ardı edilen bir kadınken, yaşadığı travmatik olaylar sonucunda içsel öfkesini şiddetle dışa vurmaya başlar. 6 bölümden oluşan ilk sezon, kara komedi ve suç dramını başarılı bir şekilde harmanlıyor.
The Regime (HBO Max)

Orta Avrupa’da, isimsiz bir hayali ülkede geçen The Regime, Kate Winslet‘in başrolünde olduğu bir politik hiciv dizisi. Dizi, Şansölye Elena Vernham çevresinde gelişen olayları, gücün yozlaştırıcılığı ve liderlerin kabiliyetsizliği yönünden ele alıyor.
Will Tracy‘nin yaratıcılığını üstlendiği ve Stephen Frears ile Jessica Hobbs‘un yönettiği dizi, popülist otoriterlik üzerine çok şey söylüyor. Popülist otoriter bir rejimin çöküş sürecini ve bu süreçte yaşanan entrikaları, ihanetleri ve aşkları derinlemesine gösteriyor. Eğer hala izlemeye ikna olmadıysanız, Kate Winslet‘in de son yıllardaki en başarılı performanslarından birini gösterdiğini eklemiş olalım.
Shōgun (FX / Hulu)

2024 yılının en başarılı işlerinden biri olan Shōgun, sene sonunda da kendine en yukarılarda bir yer ediniyor. James Clavell‘in kaleme aldığı, 1980 senesinde sinemaya uyarlanan eser, oyunculuklarla ve hikayesiyle izleyenleri kendine hayran bıraktı.
Her bir detayı ilmek ilmek örülmüş eser, sadece anlatı bakımından değil prodüksiyon ve görsellik bakımından da takdire değer bir iş ortaya koydu. 2020’li yıllar bittiğinde ve son 10 yılın en iyi dizileri listeleri yapıldığında, hiç kuşkusuz Shōgun da en üst sıralarda yer alacak.
Ripley (Netflix)

Patricia Highsmith‘in 1955 tarihli Yetenekli Bay Ripley romanından uyarlanan 8 bölümlük mini dizi Ripley, bizi 1960’ların New York’una götürüyor. Steven Zaillian tarafından yaratılan ve yönetilen bu neo-noir psikolojik gerilim dizisi, eleştirmenlerden olumlu yorumlar aldı ve özellikle Andrew Scott‘ın performansı çokça takdir edildi. Bununla birlikte dizinin siyah-beyaz olarak sunulması, Highsmith‘in romanının orijinal havasını yansıttığı ve klasik noir sinemasına bir saygı duruşu olduğu da belirtildi.
Ripley, 76. Primetime Emmy Ödülleri’nde “En İyi Sınırlı veya Antoloji Dizisi” dahil olmak üzere 14 dalda aday gösterildi. Buna rağmen sadece 4 dalda ödül kazanması, büyük bir şanssızlık olarak kabul edilebilir.
X-Men ’97 (Disney +)

X-Men ’97, iyi yapıldığı takdirde hala 1990’ların popüler animasyon dizisi X-Men: The Animated Series‘in yarattığı etkinin yaratılabileceğini kanıtlıyor. Yılın sadece en iyi animasyonlarından değil, en iyi işlerinden biri. Bu sene, her hafta merakla takip ettiğim, her hafta beklentilerimin üzerine çıkan başka bir dizi olmadı.
X-Men ’97, bilindik hikayeler ve bilindik karakterlerle bir mucize yarattı. Vasıfsız ve duygusuz Marvel Comics yapımları çölünde, yüreğimize bir su damlacığı değdirdi. Uzun zaman sonra bu evrene dair bir iş ben de dahil olmak üzere izleyenleri heyecanlandırdı. Bunun geri dönüşü da oldukça olumluydu. Sana tam puan X-Men ’97!
Fallout (Prime Video)

Eğer Fallout hakkında en ufak fikriniz yoksa, bu siteyi kapatın ve gerekli yerlerden bilgi edinin. Şaka bir yana, bu senenin en sempatik işlerinden biriydi Fallout. İlk olarak 1988 yılında çıkmış olan Wasteland serisinin ruhsal devamı olan Fallout, bugüne bugün neredeyse 30 yılını devirecek. Bu nedenle, herhangi bir medyada bu seri için bir şey üretmek pek kolay değil anlayacağınız.
Fallout kendi sorumlulukları, kendi evreni ve kendi tutarlı zaman çizgisiyle birlikte geliyor. 2024 yılında çıkmış olan Fallout dizisinin de bütün külliyata büyük oranda saygı gösterdiğini ve ortaya tutarlı bir iş çıkardığını söyleyebiliriz.
Dark Matter (Apple TV+)

Listedeki bir diğer bilim kurgu işlerinden birisi de başrollerinde Joel Edgerton ve Jennifer Connelly gibi isimlerin bulunduğu Dark Matter. Son 10 yılın en iyi bilim kurgu romanlarından biri olarak görülen Dark Matter temel olarak son dönemlerin popüler konusu olan paralel evrenler temasını işliyor.
Tam anlamıyla bir bilim kurgu işi olmasının yanı sıra, tam anlamıyla da “beyin yakan” bilim kurgu işlerinden birisi bana kalırsa. Her halükarda, Fringe ve Dark gibi dizileri izleyenler için biçilmiş kaftan bu sene Dark Matter.
House of the Dragon 2. Sezon (HBO Max)

Listede esasen sadece ilk sezonu 2024 yılında çıkmış olan dizilere yer vermek niyetindeydim fakat “Yılın En İyi Dizileri” başlıklı bir yazı yazdığınızda, insan kendisini House of the Dragon‘ın 2. sezonunu da bu listeye dahil etmeden edemiyor. Eğer mağarada yaşamıyorsanız, mutlaka House of the Dragon‘ı duymuşsunuzdur.
House of the Dragon, 2011-2019 yılları arasında yayınlanan Game of Thrones dizisinden yaklaşık 200 yıl öncesinde, Targaryen Hanesi arasındaki bir veraset krizini konu alıyor. Kültürel etki bakımından bir Game of Thrones olmadığını kabul ediyorum, fakat kalite bakımından da hiç aşağı kalır yanı yok. House of the Dragon mutlaka izlenmeli.
The Penguin (HBO Max)

Matt Reeves’in yönetmenliğinde 2022’de büyük bir başarı yakalayan The Batman, DC Evreni’nden bağımsız olarak kendi karanlık dünyasında izleyicileri etkisi altına alırken yeni kapılar açtı.
Bu evren, sadece sinema ekranında bir seriye dönüşmekle kalmayacak; aynı zamanda spin-off dizileriyle genişleyerek daha büyük bir anlatı sunacak. Bu genişlemenin ilk meyvesi olan ve mini-dizi formatında planlanan The Penguin, büyük bir başarı yakaladı. Colin Farrell‘a bireysel olarak yeni bir seviye atlatıyor, Cristin Milioti‘nin canlandırdığı Sofia Falcone-Gigante gibi bana göre bu yıl yazılmış en başarılı karakterlerden birini sunuyor.
Arcane 2. Sezon (Netflix)

Runeterra evreninde geçen League of Legends oyunundan esinlenen Arcane dizisi ikinci sezonu ile final yaptı. Bize de bu sırada ufak bir travma yaşatmış olan Arcane, vasat altı bir oyunun uyarlamasının gelebileceği en üst seviyeyi temsil ediyor.
Animasyon bakımından son yıllarda çıkmış olan kardeşlerinden hiç aşağı kalır yanı yok, zaman zaman fazlası bile var diyebilirim. Üç parça halinde yayınlanan 2. sezonu hafta hafta takip etmek gerçekten büyük bir keyifti. Arcane yayınlandığı dönemde, sadece Arcane konuşuldu. Bu etkiyi yaratabilen pek fazla iş kalmadı artık. Sonuç olarak, bize buruk bir final ve yarım kalan bir hikaye bıraktılar. Gelecek yıllarda neler olacak merakla bekliyoruz.
The Bear 3. Sezon (FX)

The Bear‘ın 3. sezonunun bu listeye girip giremeyeceğini gerçekten düşündüm. Dizi, bu sene çok başarılı bir sezonu geride bıraktı fakat ilk iki sezonun gerisindeydi. Bize bazı çok iyi tekil bölümler bıraktı, fakat sezonun genel anlatısında bazı problemler vardı. Ben yine de kanaat notumu kullanıyor ve The Bear‘ın 3. sezonuna bu yazıda yer veriyorum.
Christopher Storer, bir kez daha insanların yüreklerine dokunan bir iş çıkarmayı başardı. Jeremy Allen White, Ayo Edebiri, Ebon Moss-Bachrach üçlüsünün işbirliği hiç olmadığı kadar taze ve dördüncü sezona hazır görünüyorlar. Üstelik hikaye, çok önemli bir viraj almak üzere ve dördüncü sezonu merakla bekliyorum.
Uğurcan Çağlayan‘ın diğer yazılarını da okumak için buraya tıklayınız.
Daha fazlası için bizi Youtube, Twitter ve Instagram aracılığıyla takip edebilirsiniz.





















Yorumlar