Batıda Yakuza ismiyle bilinen Like a Dragon serisi Ryu Ga Gotoku Studio tarafından oluşturulan ve yapımcılığını SEGA‘nın üstlendiği bir oyun külliyatıdır. Başlarda Japonya dışında çok popülariteye sahip olamayan bu seri özellikle Yakuza 0‘ın yayınlanmasının ardından globalde de bir popülariteye erişti. Serinin çıkan son oyununda (Like a Dragon: Infinite Wealth) Yakuza isminin kullanılmadığını dikkate aldığımızda, serinin orijinal adı olan Like a Dragon‘un küreselleşmesi istendiği belli diyebiliriz. Like a Dragon: Yakuza dizisi de daha geniş bir tüketici kitlesine hitap etmeyi hedefleyerek milyonlarca Prime Video kullanıcısının önüne çıkıyor.
Amazon Prime‘ın Like a Dragon: Yakuza dizisi, popüler Yakuza video oyunu serisini temel alarak oluşturulan bir suç draması olarak izleyiciyle buluşuyor. Yakuza serisi de bu örneklere dahil olmak üzere, video oyunu uyarlamaları kategorisinde geçmişte pek de kaliteli eser yok. Yakuza serisinin ne kadar uzun ve köklü bir oyun serisi olduğuna bakılınca 6 bölümlük bir mini dizinin, eserin ruhunu yansıtabileceğine dair çok inancım yoktu. Yani dizi için beklentilerim halihazırda düşüktü.
Like a Dragon: Yakuza, ilk Yakuza oyununun karakterlerine, ortamına ve zaman dilimine sahip. Yine de kaynak materyalden çok farklı, gevşek bir adaptasyon. Dizi farklı hikaye akışına, yeni olay örgüsü öğelerine hatta yepyeni karakterlere sahip. Like a Dragon: Yakuza farklı bir tat deniyor ve eğer ekrandaki karakterlerimizin oyundaki karşılıklarını bekliyorsanız oldukça hayal kırıklığına uğrayacaksınız. Bir Yakuza hayranı olarak izlemeden önce ben de içgüdüsel olarak tepkiliydim. Fakat yine de bu dizide takdir edilmeyecek hiçbir şey yok değil.
Hikaye Anlatımı Problemleri
2005 yılında piyasaya sürülen ilk Yakuza oyunu, Kazuma Kiryu’nun kadim dostu Nishiki’nin ihaneti, Yumi’yi arayışı ve Tojo Clan’daki karmaşık güç mücadeleleri etrafında döner. Hikayesi yaklaşık 15-20 saat süren, oldukça derin ve katmanlı bir oyundur. Bir mini dizinin karakterlerine tanıdığı süre ile kıyaslanamaz bile. Bu yüzden adaptasyonunun yapılmasının ne kadar zor olduğunu tahmin edebiliyorum.
Dizi, hikaye anlatımı açısından oyunun farklı dönemlerini birleştirerek 1995 ve 2005 yıllarında geçen paralel zaman çizgileri üzerinden ilerliyor. 1995 çizgisinde genç Kazuma Kiryu ve dostlarının yetimhanedeki hayatlarından yakuza dünyasına adım atmaları konu ediliyor. 2005 çizgisinde hapisten çıkan Kiryu’nun, dağılan dostluklarını ve tehlikeli yakuza ilişkilerini yeniden düzenleme çabası anlatılıyor. Bu tekniğin çok kötü bir tercih olduğunu düşünüyorum. Bu hikaye geçişleri ve zaman çizgileri arasındaki sıçramalar olay örgüsüyle bağlanmayı çok zorlaştırıyor ve izleyiciyi yoruyor.
Like a Dragon: Yakuza, bir mini dizi için aşırı hırslı ama tam olarak ne olduğuna veya ne yapmak istediğine asla karar veremiyor. Dizi; maskeli tarikatın katilleri, kayıp para entrikaları, dövüş çukuru bahisleri, kefaret ödeme ve kayıp birini arayışla oldukça karmaşık örülü olaylar silsilesiyle dolu. Yeniden tasarlanan olay örgüsü, sınırlı sayıda bölümde tam olarak işlenemiyor. Çok fazla olay var fakat olayları çözüme kavuşturabilmek için yeterli vakit yok. Bu da dizinin aceleye getirilmiş gibi hissettirmesine sebep oluyor.
Mekan Tasviri ve Dövüş Sahneleri
Yakuza diyip Kamurocho’dan bahsetmemek olmaz. Bu seride tamamen hayali bir bölge olan Kamurocho, oyunun ikonik ortamı olarak önem arz ediyor. Dizi, bu kurgusal bölgeyi hayata geçirirken hem detaylara sadık kalmaya çalışıyor hem de modern bir suç dramasına uygun bir estetik sunmayı hedefliyor. Kamurocho, Tokyo’nun Kabukicho bölgesinden esinlenen, neon ışıklarla süslenmiş, yoğun bir yaşam ritmi barındıran bir şehir olarak dizide canlandırılıyor. Şehirdeki sokakların tasarımında oyunların vizüel estetiğine sadık kalınmış. Özellikle büyük neon tabelalar, dar sokaklar ve cadde başı denk gelinen barlar, Kamurocho’nun canlı ve kaotik atmosferini yansıtıyor. Özellikle gece çekimlerinde kullanılan neon ışıklandırmalar ve gölgelendirmeler atmosferi destekliyor.
Kamurocho bölgesi Yakuza oyunlarında sıradan bir mekan olmaktan çok karakter gibi irdelenir ve işlenir. Kamurocho, Yakuza oyunlarının hikayelerinin kalbinde yer alan bir yapı taşıdır. Dizininse Kamurocho’yu kullanımı, daha çok dramatik sahneler için bir sahne dekoru gibi kalıyor. Her ne kadar görsel olarak tatmin edici olsa da Kamurocho’nun ruhu dizide tam anlamıyla yansıtılamamış. Kamurocho, hikayenin organik bir parçası gibi hissettirmiyor. Oyunlarda çeşitli yan etkinlikler, yan görevler, sokaklardaki NPCler, mini oyunlar ve ziyaret edilen bölgeler ve restoranlar sayesinde şehir canlı bir ekosistem gibi hissettirebiliyordu. Ancak dizide bu imkanlar sağlanamayacağı için Kamurocho daha dekoratif bir alanda kalıyor. En azından keşke Munetaka Aoki‘ye verilen ekran süresi biraz daha fazla olsaydı ve Majima Goro performansı sadece fanservisten ibaret olmasaydı.
Yakuza‘dan bahsedip dövüş sahnelerinden bahsetmemek de çok ayıp olur. Dizideki dövüş sahneleri, oyunlardaki yakın dövüş ağırlıklı brawler tarzını yansıtmaya çalışıyor. Sahne koreografileri, çevresel objelerin silah olarak kullanılması gibi oyunlara göndermeler bulunuyor. Sahnelere kaotik bir hava katmak için sallantılı ve yakın plan çekimler kullanılmış. Oyunların net koreografisinin yanında dizinin hızlı kurgu ve sürekli hareket eden kamerası sahnelerin izlenebilirliğini zorlaştırıyor. Tüm bunlara rağmen, dövüşlerin akıcılığı ve abartılı aksiyon estetiği genelde eksik hissettiriyor. Oyunlarda yer alan Heat Actions gibi ikonik bitirici hareketlerin azlığı bu sahnelerin eksikliğinin en büyük sebeplerinden. Oyunlar özellikle boss savaşlarını abartılı dramatize ederek duygusal yoğunluğu hissettirmeye çalışıyordu. Bunu da genelde ses efektleri, uzun sahne kompozisyonları ve ağır sekanslarla sağlıyordu. Zaten süresi çok kısıtlı olan dizinin bunlardan hiçbirine ayıracak vakti maalesef ki yok.
Karakterlere Yeniden Bakış
Özellikle Yakuza fanları olarak değişmesine tahammül edemediğimiz bir durum var. Sert, duygularını göstermesini bilmeyen, kaba gözüken yine de yumuşak bir kalbe sahip “ağır abi” Kazuma Kiryu’nun yerine başka bir karakter konması. Yakuza: Like a Dragon oyununda Ichiban karakterine geçene kadar Kazuma Kiryu bu oyunun değişmez bir parçası ve Yakuza‘yı Yakuza yapan maskot karakter kabul ediliyordu. Ryoma Takeuchi‘nin Kiryu’su oyunlardan daha ham ve savunmasız hissettiren genç bir Kiryu. Karizmatik ağır abi Kiryu yerine daha cüretkar olduğu hızlı zamanlarına bir pencere açıyor. Ve Ryoma Takeuchi, bu versiyondaki Kiryu’yu taşımak konusunda oldukça başarılı bir iş çıkarıyor. Kento Kaku da Kiryu’nun yakın dostu Nishikiyama Akira’nın farklı yönlerini ve içsel çatışmalarını olağanüstü bir şekilde dengelemeyi başarıyor. Karakterlerin yeniden yorumlanmaları tartışma konusu olsa da ana kastın oldukça başarılı oyunculuklara sahip olduğunu söylememizde hiçbir sakınca yok.
Bu bağlamda değerlendirince oyuncuların karakterlerin genç ve toy hallerini sergilediği 1995 çizgisini daha çok beğendim. Gençliğin çılgınlığı, kenar mahalleler ve yanlış yapılan seçimlerin geleceğe etkileri oyunlarda gördüğümüzden daha geniş bir karakter hayatları perspektifi içinde vurgulanıyor. Kiryu ve Nishiki’nin normalde nasıl davranıp davranmayacağını tartışabiliriz. Ama Kamurocho’nun ikonik sokaklarında yürürken, güçlü erkek olduklarını düşünen burnu havada iki genç çocuğun Tojo klanı rozetlerini görünce onlardan kaçışan sivillere bakıp kendi aralarında gülmeleri, sokaktaki yabancılar tarafından saygı ve korku duyulan sert bir Yakuza olmanın çok havalı olduğunu düşünmeleri oldukça inandırıcı ve başarılı tasvirler.
Benzer şekilde Yumi ve Miho’nun Serena hostesi olarak çalışmaları eğlenceli fakat tehlikeli olduğunu hissettiren havaya sahip. Barın sıcak ışıkları ve nostaljik havasına rağmen Yumi ve Miho’nun burada çalışmaları Kamurocho’nun karmaşık suç dünyasına olan bağlantılarını gösteriyor. Yumi’nin bu hayata uyum sağlayamadığını ve içten içe huzursuzluğu vurgulanırken Miho’nun bu yaşam tarzını nasıl benimsediğini ve alkolizme yenik düştüğünü gözlemliyoruz. İki kadın arasındaki bu tezat sayesinde suç dünyasının sıradan bireyleri nasıl etkilediğini farklı pencerelerden gözlemliyoruz.
Son Olarak
Like a Dragon: Yakuza dizisi, kaynak materyalin ruhunu tam anlamıyla yakalamakta zorluk çeken bir uyarlama. Yakuza‘nın, adaptasyonunun yapılması için ekstra zor bir oyun serisi olduğunu düşünüyorum. Çünkü entrikalar, ihanetler ve mafyacılık dolu bu dünyayı diğer mafya hikayelerinden ayrı yapan özel bir yanı var: Komedi. Oyunlarda substories denen yan etkinliklerle sağlanan bir mizahi yön var. Oyunların mizahi ve absürt yanları dizide neredeyse hiç yer almıyor, bu da ister istemez serinin cazibesini kaybettiriyor. Genel olarak, bu yapım, hem oyun hayranları hem de yeni izleyiciler için ortalama bir izleme deneyimi olarak değerlendiriliyor.
Sonuç olarak, Like a Dragon: Yakuza, görsel sadakati ve birkaç güçlü oyunculuk performansına rağmen yetersiz bir adaptasyon olarak kalıyor. Yine de seriye başka bir perspektif kazandıracak harika fikirlere sahip. Daha uzun bir ekran süresiyle belki potansiyelini daha iyi gerçekleştirebilirdi. Her şeye rağmen Amazon‘un bu kadar sevilen bir hikayeyi yeniden tasarlaması cesur bir hareket ve Like a Dragon‘un globalleşmesine yardımcı olan bir hamle.
Ece Ekşi‘nin diğer yazılarına ulaşmak için buraya tıklayınız.
Daha fazlası için bizi Youtube, Twitter ve Instagram aracılığıyla takip edebilirsiniz.
Yorumlar